|
|
 |
Siyasi Bilgiler 9 |
TİKKO’yu böyle beslemişler
Tür: DERİN HABER
DHKP-C ve PKK’yla bağları ortaya çıkartılan, Ergenekon’un lideri olmak suçlamasıyla tutuklanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve adamı Albay Arif Doğan’ın, TİKKO’yu nasıl besledikleri de ortaya çıktı.
Veli Küçük’ün ajandasındaki not örgütün bir marifetini daha ortaya çıkardı. Küçük’ün notuna göre emekli Albay Arif Doğan TİKKO’ya silah göndermiş.
Veli Küçük’ün ajandasınında 1998′de Jandarma albaylığından emekli olan Neşat Eminağaoğlu’nun kayın biraderi Mustafa Öztürk’ün, Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Örgütü(TİKKO)’cu olduğunu ve Tokat’ın Almus İlçesi’nde bir karakol baskınına katıldığı notu yer alıyor. Küçük, Mustafa Öztürk’ün o dönemde henüz açığa çıkarılmamış durumu ise şöyle anlatıyor:
“Mustafa Öztürk, Osman Uslu (Hizbullah liderlerinden) 1989 yılı başlarında Batman Mardin yöresinden temin edilen 2 adet kaleşnikof ile 600 fişeği Osman Uslu’dan teslim almış. Osman bu silahları Mustafa’ya Adana’da teslim etmiş. Mustafa bu silahlarla Hatay tur otobüslerine binmiş. Tahminimize göre Mustafa silahları Aydın veya Denizli bölgesine götürmüş. Allah bilir oradan İstanbul’a TİKKO’ya gitmiş olabilir.”
(Ali Kuş, Bugün, 2008)
TSK’ya ait herşey Perinçek’te
Tür: DERİN HABER
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait yüzlerce belge Doğu Perinçek’ten çıkıyor. Harp Akademileri’nde kaybolan 6 mühür ve 2 soğuk damga dahil.
Ergenekon iddianamesi ek delil dosyaları arasındaki 352. klasörde yer alan gizli tutanakların orijinal halini gösteren belgeler Ulusal Kanal’da bir CD’de kayıtlı bulundu.
Belgeye göre 2006 yılı Mayıs ayında İstanbul Harp Akademileri’nde 6 mühür ve 2 soğuk damga kayboldu. Kayıp mühürlerle ilgili 7 personelinin ifadesine başvuruldu. Ergenekon soruşturması kapsamında 21 Mart 2008 tarihinde baskın yapılan Ulusal Kanal’da çok sayıda belge ve bilgisayara el konulmuştu.
(aktifhaber.com, 2008)
Tür: DERİN HABER
Ergenekon Terör Örgütü iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan belgelerdeki şok iddialar bitmiyor. Delil belgelerinde geçen bir iddia da şöyle: “Koç, Sabancı suikastından haberdardı ancak haber vermedi. Koç, Fehriye Erdal’ı adasında sakladı.” Ergenekon sanıkları ile ilişki içinde olduğu ortaya çıkan Koç’lar, sanıklara da sahip çıkmıştı.

Öldürülen Özdemir Sabancı

Tetikçi Fehriye Erdal
ÇATLI İLE CIA’Cİ SUBAYLAR ORGANİZE ETTİ
İşçi Partisi’nde yapılan aramalarda ortaya çıkan ve Ergenekon iddianamesinin 416 numaralı delil klasöründe yer alan 10 sayfalık belgede, Özdemir Sabancı suikastını Susurluk’taki kazada ölen Abdullah Çatlı ile Özel Harp Dairesi ve Özel Kuvvetler Komutanlığı içindeki CIA’ci subayların organize ettiği iddia ediliyor. Cinayetin Dev-Sol’un üzerine kalacak şekilde düzenlendiği kaydediliyor. DHKP-C örgütünün lideri Dursun Karataş’ın para karşılığında olayı üstlendiği anlatılan belgede, Rahmi Koç’un yanı sıra eski Başbakanlar Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller ve Çiller’in eşi Özer Çiller’in de adı sıkça geçiyor. Belgede aynen şu ifadeler geçiyor:
CİNAYETİN ASKER AYAĞINDA KİMLER VAR?
“Başta Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın adamı Hüseyin P. Hüseyin P., Karataş’a parayı bizzat götürdü, verdi. Karataş’a, Yunanistan’da Muhaberat elemanı olarak görev yapan, Atina’daki Arap Öğrenciler Birliği Başkanı olan Suriyeli ile birlikte gitti. Para Hollanda Guldeni olarak verildi. Yunanistan’dan Fransa’ya geçerek parayı verdiler. Karataş’ın parayı Gulden olarak istemesi üzerine küçük çaplı bir kriz çıktı. Türkiye’de o kadar Gulden bulunamadı. Hollanda’dan bir şirket aracılığıyla City Bank üzerinden Yunanistan’a parayı transfer ettiler. Hüseyin P. o sıra Atina’da idi.”
TETİĞİ P. ÇEKTİ
“Sabancı’ya karşı suikastın organizasyonu Abdullah Çatlı’ya verildi. Çatlı bunun yanı sıra silahları içeriye sokacak ve işi Dev Sol’cuların üzerine kalacak şekilde tertipleyecekti. Cinayet günü Çatlı ile Özel Harpçi esrarengiz yüzbaşı Hüseyin P. ve 3 adamıyla Baltalimanı’nda Oba Restoran’ta buluştular. Çay içtikten sonra arabaya binip Sabancı Center’in karşısındaki İETT garajına girdiler. Çatlı önceden İETT garajının müdürünü ayarlamıştı. Hüseyin P. ve adamları cep telefonlarını, özel bir kanaldan haberleştikleri telsizleri arabada bırakıp binaya girdiler. Tetiği Hüseyin P. çekti. Suikastı gerçekleştirdikten sonra garaja tekrar gelen 5 kişi, Sarıyer’e araçla gittikten sonra dağıldı.”
ÇİLLER KİMİN YAPTIĞINI BİLİYOR
“Çiller’in ve kocasının cinayetten haberi vardı. Ya onlar istedi ya da göz yumdular. Sabancı suikastının amacını ve çok ayrıntılı olmasa da kimin yaptığını biliyor.”
SABANCI ÇİLLER’İ REDDETTİ
“Sabancı, silah fabrikası kurup orduya mal satmak için hazırlık yapıyordu. Koç’a bu alanda da rakip olmak için. Özer Çiller, Sabancı’ya ortak olma önerisi götürdü. İsrail patentiyle yapmayı teklif etti. Montajı Türkiye’de olacaktı. Sabancı, Özer Çiller’in bu kadar güçlenmesinin kendini rahatsız edeceğini gördü ve istemedi. Mesut Yılmaz da Sabancı’nın Çiller’le ortak olmasını istemedi. Sabancı, Çiller’in bu teklifine karşı durdu ve ANAP’la birlikte davrandı. Işın Çelebi’yi yönetime aldı.”
RAHMİ KOÇ’UN ERGENEKON İLİŞKİSİ
İddianamede Rahmi Koç’un isminin geçtiği de biliniyor. İddianamede, Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç’un Ergenekon Terör Örgütü üyeleriyle yaptığı görüşmeler yer alıyor. Rahmi Koç, Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile buluşmak istemiş, Ergenekon zanlısı Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’la holding binasında görüşmüş.
KOÇ’UN ERGENEKON TAVRI
Koç Holding yetkililerinin Ergenekon sanıklarına sahip çıkmış olmaları da dikkat çekiyor. Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ATO Başkanı Sinan Aygün’ü, Yönetim Kurulu Üyesi İnan Kıraç da İlhan Selçuk’u serbest bırakılır bırakılmaz ziyaret ederek, soruşturmaya karşı bir duruş sergilemişti. Koç’un bu tavrı kamuoyunda büyük tepki toplamıştı.
KOÇ, FEHRİYE ERDAL’I ADASINDA SAKLADI
“Rahmi Koç’un Sabancı suikastınden haberi var. Haber vermedi. Çatlı, Fehriye ve diğer iki kişinin saklanması için Koç’un adasını kullandı. Çünkü Koç’un adasına polis de asker de operasyon yapamaz. Koç, Çatlı’nın burayı kullandığını biliyor. Ada Marmara’da. Rahmi Koç’un izni olmadan kimse giremez. Adaya rıhtım yapanlar bile malikanenin olduğu bölgeye sokulmuyor. Tel örgüyle çevrilmiş bir alanın içinden dışına çıkamıyorlar. Koç, bildirmedi, çünkü ÖKK’nın operasyonu olduğunu öğrendi.”
(Kenan Ersözlü, www.habervaktim.com)
Ergenekon MEB’deki alevileri fişlemiş
Tür: DERİN HABER
Ergenekon iddianemesinin ekleri arasında yer alan bir belgeye göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan birçok kişinin fişlendiği ortaya çıktı. Fişlenen kişilerle ilgili olarak, “Alevi, kızılbaş, kızıl komunist, aşırı solcu, Sabetaycı, Alevi teşkilatına üye, kadın düşkünü” gibi ifadeler kullanılıyor.
Ergenekon davası kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan Özel Kuvvetler’den emekli Binbaşı Fikret Emek’in evinde yapılan aramalarda, özellikle bölücü terör örgütleriyle ilgili birçok istihbarat raporuyla birlikte çok sayıda fişleme raporu da bulundu.
Bu fişleme belgeleri arasında en dikkat çekici olanı ise MEB çalışanlarına yönelik olanı. “Ek bilgi notu” başlığını taşıyan belgede MEB bünyesindeki Aleviler listelenmiş ve fişlenmiş.
Listenin altında yer alan notta, “MEB Almanca Komisyon üyelerinden K.B., N.T., A.E., R.Ç., T.C., A.S. isimli memurların, Elfride Spengerber adındaki Almandan talimat aldıkları ve yaptıkları her faaliyet karşılığında adı geçen Alman’ın bu memurların her birine 100-150 DM para ödediği tespit edilmiştir” deniliyor.
Ne zaman, kim tarafından, ne amaçla hazırlandığı bilinmeyen belgelerde fişlenen kişilerle ilgili şöyle deniyor:
Müsteşar C.C.: Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki Alevi örgütlenmesinin başı olup, Mali Şube’den K.K. ve S.G. ile bağlantılı olarak Alevi teşkilatlanması için çalışır. Halen sekreteriyle gayri meşru ilişki içindedir.
Müsteşar Yardımcısı İ.B.: Alevi olup, teşkilat içinde yer alır.
R.S.: Alevi teşkilatı içindedir, aşırı sol görüşlüdür.
C.A.: Aşırı sol görüşlü, Rahşan Ecevit’in MEB’deki elidir. Alevilerle işbirliği içinde olup, sabetaydır.
T.Y.: Aşırı sol görüşlü, Alevi teşkilatı içinde yer almaktadır. Sürekli yurtdışına gider.
G.Ç.: Aşırı sol görüşlü olup, Alevi teşkilatı içindedir.
B.Y.: Aşırı sol görüşlü, para ve kadına düşkündür.
A.S.: Hasta, emekli oluyor, herhangi bir fikre sahip değildir.
A.Y.: Aşırı solcu, Alevi teşkilat içindedir, karısı fuhuş yapmaktadır.
K.K.: Alevi (kızılbaş), aşırı sol görüşlüdür. Mali İşler Dairesi’ni tamamen Alevi örgütü haline getirmiştir. Okullardan aşırı sol ve Alevi (Kürt) olanları MEB’e çekerek teşkilatlar.
Mali İşler Müdürü S.G.: K.K.’nın has adamı ve yardımcısıdır. Alevi örgütlenmesinin icracı makamıdır.
H.K.: Alevidir.
H.G.: Alevi (kızıl komünist), aşırı sol görüşlü ve kadına aşırı düşkündür. n T.K.: Alevi. Kadın ve para zaafı vardır. Dershanelerden rüşvet alır.
Sosyal İşler Daire Başkanı F.Ş.: Alevi ve aşırı solcudur.
A.S.: Talim Terbiye’de, Alevi ve aşırı solcu.
(Haber7.com, 8-2008)
ÇEV’in Amerikan karşıtlığı
Tür: DERİN HABER
Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Başkanı Gülseven Yaşer, Cumhuriyet Mitingleri’nin önde giden ismiydi ve mitinglerde gırla giden aşırı Amerikan karşıtı açıklamaların sahiplerinden biri de oydu.
Ancak, Org. Işık Koşaner’in emriyle ÇEV hakkında “PKK’lı öğrencilere burs verme” soruşturması başlatılınca ortaya ilginç bir durum çıktı. ABD karşıtı Gülseven Yaşer, ABD’ye kaçtı.
İşin daha ilginci ABD karşıtı Gülseven Yaşer’in kızının ABD’de doğum yapacağının ortaya çıkmasıydı. Yani Yaşer, torununun Amerikan vatandaşı olabilmesi için yüz bin dolardan fazla para ödemeyi göze almış.
Eşi Yaşar Yaşer de bu durumu doğrulamış ve kendisinin de yakında Amerika yolcusu olduğunu anlatmış.
Jandarma Genel Komutanlığı döneminde saygın bir çizgi izleyen ve Org. Eruygur’un kalıntılarını adeta kazıyan Org. Işık Koşaner’in başlattığı soruşturma, bu gerçeğin gün yüzüne çıkması için iyi bir fırsat oldu.
Org. Koşaner’in emriyle başlayan soruşturma Gülseven Yaşer’in Başkanı olduğu ÇEV’in, ailesi PKK ve Hizbullah’la ilişkili öğrencileri nasıl fonladığını ortaya çıkardı.
Ve Gülseven Yaşer soluğu Amerika’da aldı.
İşte Büyük Vatansever (!) Org. Eruygur’un Jandarma Genel Komutanlığı’yla koornideli olarak çalıştığı ve burs organizasyonu yaptığı ÇEV de, ÇEV’in Başkanı’nın Amerikan karşıtlığı da bundan ibaret.
(Cevheri GÜVEN, 2008)
Ergun Poyraz JİTEM elemanıymış
Tür: DERİN HABER
Erdoğan ve Gül’ün Yahudi olduğu yönünde kitaplar yapan Ergun Poyraz’ın JİTEM’den düzenli para aldığına dair belgeler bulundu.
Ergun Poyraz’ın ‘istihbari amaçlı araştırmalarında kullanılması’ için JİTEM’den düzenli para aldığına dair belgeler Perinçek’ten çıktı. Poyraz’a biri Astsubay ikisi Uzman Çavuş üç de koruma tahsis edilmiş
ERGENEKON törer örgütü soruşturmasının tutuklu sanıklarından yazar Ergun Poyraz’ın JİTEM’den düzenli olarak para aldığı ve JİTEM tarafından kendisine koruma tahsis edildiğine dair iddialar İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in odasında ele geçirilen CD’lerdeki belgelerle gözler önüne serildi. Poyraz’a ‘istihbari amaçlı araştırmalarda kullanılması nedeniyle’ düzenli olarak ödenen paralarla ilgili tutanaklar Ergenekon iddianamesinin 441 klasörlük belgeleri arasında yerini aldı.
‘İSTİHBARAT’ ÜCRETİ
DOĞU Perinçek’in işyerinde ele geçirilen Princo marka P420281107130821 seri numaralı CD içerisinde ‘(90) Tutanak (Ergun Poyraz) 1 milyar.doc.’’ adlı dosyada 5 adet tutanak çıktı. Bu belgelerin Ergun Poyraz’a ‘istihbarat amaçlı çalışma’ karşılığı JİTEM tarafından değişik tarihlerde ödenen paralarla ilgili detaylar olduğu görüldü. Poyraz’a ödenen paralarla ilgili tutanaklarda ‘Araştırmacı-yazar Ergun Poyraz’ın istihbari amaçlı araştırmalarında kullanılması nedeniyle İstihbarat Başkanlığı kasasından’ ibaresi dikkat çekti.
TANIDIK İMZALAR VAR
POYRAZ’A İstihbarat Başkanlığı kasasından 1 Temmuz 2004’te 1.000.000.000 TL (Bir milyar), 28 Ocak 2004’te 850 YTL, yine 28 Ocak 2004’te 250 dolar ve 18 Aralık 2003’te 750 YTL verildiğine dair tutanaklar bulundu. Poyraz’a verilen paralarla ilgili tutulan belgelerde bazı Jandarma İstihbarat görevlilerinin imzalarıyla birlikte onaylayan olarak Eruygur dönemi Jandarma İstihbarat Başkanı ve Ergenekon firarisi emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile Ergenekon tutuklusu Jandarma İstihbarat Teknik Takip Başkanı emekli Albay Atilla Uğur’un imzaları bulunuyor.
KİTAPLARI DELİL SAYILMIŞTI
ERGUN Poyraz, yazdığı kitapların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından AK Parti hakkında açılan kapatma davasıyla ilgili iddianameye girmesiyle dikkat çekmişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç için ‘Musa’nın Çocukları’ başlığı altında üçlü dizi kitap yayınlayan Ergun Poyraz, Erbakan döneminden itibaren çıkardığı bütün kitaplarda Milli Görüş ve Fethullah Gülen cemaatlerine yönelik ağır eleştiriler taşıyan kitaplar yazdı. Poyraz’ın yazdığı ‘’Refah’ın Gerçek Yüzü’’ adlı kitap RP’nin kapatılma davasında delil olarak kullanıldı. AK Parti’nin kapatılma davasında ise Poyraz’ın ‘’Patlak Ampul’’ adlı kitabı davada delil olarak kullanıldı.
(Star, 2008)
Ergenekon’un 28 Şubat planı
Tür: DERİN HABER
Ergenekon Örgütü davasında ifadesine başvurulan gizli tanık, bir dönemin çirkin senaryolarını tüm açıklığıyla anlattı. İşte korkunç senaryonun detayları:
‘İrtica’ yaygarasıyla inançlı insanları karalayarak 28 Şubat askeri müdahalesine zemin hazırlamak üzere kurulan kirli tezgah yıllar sonra aydınlandı.
Ergenekon soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan bir gizli tanık, 28 Şubat döneminde kurulan çirkin tezgahların, Fadime Şahin-Müslüm Gündüz ve Ali-Emire Kalkancı skandallarının perde arkasını gözler önüne serdi.

Müslüm Gündüz
Refah Partisi’nin giderek oylarını artırdığını ve bunun hiçbir şekilde önüne geçilemediğini gören darbeciler, büyük şehirlerde, toplumun nabzını en iyi tutan meslek grubu olan taksicilerle görüşüp tahlil yaptılar. Taksiye binip şoförlere, Refah Partililerin yaptığı iddia edilen yolsuzlukları anlattılar. ‘Bunlar Türkiye’yi İran’a çevirecek’ dediler. Gördüler ki bu iddiaları, taksiciler ciddiye almıyor. Sonra taksicilere, ‘Filanca tarikatın şeyhi, kadınlara kızlara tecavüz etmiş’ şeklinde hayali hikayeler anlattılar. Taksiciler buna çok sinirlendi. ‘Vay namussuz, şerefsizler’ dediler.
Ha demek ki Türk toplumunun en hassas tarafı burası; namus, belden aşağı mevzular. Hemen bu yönde senaryolar hazırlamak için kollar sıvandı.
ORDUEVİNDE YEMEK
Senaryoları darbeciler adına Veli Küçük organize ediyordu. ‘İhale’, Turgut Yağ Sanayi’nin sahibi Turgut Büyükdağ’a verildi. Veli Küçük’le Turgut Büyükdağ, bir akşam Harbiye Orduevi’nde buluşarak baş başa yemek yediler ve ’senaryonun’ ayrıntılarını konuştular.

Emekli Paşa Veli Küçük
EKİP KURULUYOR
Senaryonun finansörü Turgut Büyükdağ, organizatörleri, Strateji Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ümit Oğuztan, Sisi olarak bilinen transseksüel Seyhan Soylu ve Polis Müdürü Ümit Bavbek’ti. Bütün görüşmeler, Büyükdağ’ın sahibi olduğu, Nişantaşı Akkirmanlı Sokak’taki Strateji Dergisi’nin ofisinde yapılıyordu.
Önce işe iki tarikat şeyhi bulunarak başlandı. Birisi, sıra dışı kıyafetleriyle dikkat çeken Aczmendi Tarikatı’nın Lideri Müslüm Gündüz, diğeri de çevresinde ‘cinci hoca’ olarak tanınan Ali Kalkancı idi.
PAVYONDA ÇALIŞIYORDU

Sıra, tarikat şeyhlerine kadın bulmaya gelmişti. Ümit Oğuztan, Aksaray’da, sonradan Hanedan Restoran olarak değişen pavyonda çalışan Fadime Şahin’i bu iş için ayarladı. Şahin, iddialara göre konsomatrislik yapıyor, Sisi ve Ümit Oğuztan tarafından erkeklere pazarlanıyordu. Ümit Oğuztan ve ‘basın danışmanı’ Sisi, Fadime Şahin’e büyük paralar vaat ediyorlardı. Fadime Şahin, hemen bir tesettür mağazasına götürüldü ve iki takım tesettür kıyafeti ve renk renk eşarplar alındı.
Alkolik ve işsiz Kalkancı’yı eğitip hacca gönderdiler:

Askeri müdahaleye zemin hazırlamak ve kamuoyunu yönlendirmek amacıyla amacıyla birbiri ardına ortaya çıkartılan sözde skandallar, 28 Şubatçılar tarafından tek tek planlanmıştı. O günlerde TV ekranlarını uzun süre meşgul eden ‘irtica’ haberlerinin başlıca konukları arasında yer alan sahte şeyh Ali Kalkancı ise, bu skandal üretiminin tipik bir örneğiydi. Darbe tezgahının figüranlarından birisi olarak kamuoyuna sunulmak üzere hazırlanan Ali Kalkancı, ünlü bir işadamının kızı olan Emire Ersoy ile tanıştırıldı. Evlenmeleri için ortam hazırlandı.
Ancak ünlü işadamı, işsiz güçsüz ve alkolik biri olarak bilinen Ali Kalkancı’ya kızını vermek istemiyordu. Kalkancı dini konularda eğitime tabi tutuldu, rolü ezberlettirildi. Sonra da hacca gönderildi. Dönüşte, Kalkancı’ya kız istemek için Emire’nin babasının kapısı çalındı. Kızını vermeye yanaşmayan babaya bu kez kendisi hakakında tutulmuş bazı dosyalar gösterildi. Baba, “Sen bize yardımcı olursan biz de sana yardım ederiz, dosyaları yok ederiz. Ayrıca bu bu işin olmasını Peygamber efendimiz de istiyor’ denilerek ikna edildi.
Tezgah sonuç verdi Refahyol düşürüldü:
İİktidarın büyük ortağı olan Refah Partisi’nin giderek oylarını arttırdığını gören ve gidişattan hoşnutsuz olan darbeciler, askeri müdahaleye zemin hazırlayabilmek amacıyla çalışmalara başladı. Büyük şehirlerde yapılan anketlerle halkı hangi konuların etkileyebileceğini tespit eden darbeciler hazırlana senaryo gereği irtica yaygarasına başladı. TV kanallarına servis edilen dosyalar birer ikişer ortaya çıkarılıyordu. Tezgahın son halkası olarak Sincan’da tanklar yürütüldü ve Refahyol hükümeti çekilmek zorunda kaldı.
PAVYONDAN TARİKAT ŞEYHİNE
Ismarlama skandal için bir pavyondan ayarlanan Fadime Şahin’in, kısa sürede İslami konulara adapte edilmesi gerekiyordu. İslami kesimin önde gelen bazı isimleriyle tanıştırıldı. Bu sırada, tanıştığı isimlerden biri de Aczmendi Tarikatı’nın Lideri Müslüm Gündüz’dü. Sonra Fatih’te ’staja’ tabi tutuldu. Zaten Sultanbeyli’de yaşayan muhafazakar bir aileden geliyordu. Kısa sürede belli konularda bilgi sahibi olması sağlandı.
Senaryo gereği skandalların patlatılması için toplumun dini duygularının yoğun yaşandığı Ramazan ayı seçilmişti. 29 Aralık 1996 tarihinde, aylardır gazete sayfaları ve televizyon ekranlarında ilginç kıyafet ve bastonlarıyla haberlere konu olan tarikatın lideri ile başka bir tarikatın çevresinde büyük saygı gören liderinin gayri meşru ilişkileri art arda toplumun gözünün önüne seriliyordu. Müslüm Gündüz, bir gazete yazarı olan arkadaşının evinde Fadime Şahin’le basılıyor, ünlü işadamının güzel kızının, bir tarikat şeyhi tarafından nasıl kandırılarak tuzağa düşürüldüğü manşetlere taşınıyordu.
VE HÜKÜMET DÜŞÜYOR
Senaryoyu yazanlar, istedikleri sonucu almakta gecikmiyorlar. Bir yandan Sincan’da tanklar yürütülüyor, diğer yandan da Türk basınının etkin gazete ve televizyonları, ‘irtica’ kampanyaları başlatıyor. Aylardır süren ‘Bırakın’ baskısı, art arda patlayan skandallar sayesinde sonuç veriyor. Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin koalisyonundaki Refah Yol Hükümeti’nin Başbakanı Necmettin Erbakan, 18 Haziran 1997 tarihinde istifa ediyor. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini, DYP Lideri Tansu Çiller’e değil, ANAP Lideri Mesut Yılmaz’a veriyor.
Bol andıçlı antidemokratik 28 Şubat süreci
28 Şubat 1997′de MGK, hükümetin uygulamalarını eleştiren ve irtica ile mücadele çağrısı yapan 18 maddelik bildiri yayınladı. Refah Partisi (RP) ve Doğruyol Partisi’nin (DYP) oluşturduğu koalisyon hükümetinin başkanı, Başbakan Necmettin Erbakan 18 Haziran’da istifa etti. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, iki parti arasındaki protokolü dikkate almadı ve yeni hükümeti kurma görevini DYP lideri Tansu Çiller yerine ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verdi. 12 Temmuz’da ANAP, DSP ve DTP koalisyonu kuruldu. MGK bildirisi uyarınca zorunlu temel eğitim 8 yıla çıkarıldı. İmam hatip liseleri de dahil, meslek liselerinin orta bölümleri kapatıldı. 21 Mayıs’ta RP aleyhine kapatma davası açıldı. Anayasa Mahkemesi 18 Ocak 1998′de RP’yi kapadı, Erbakan ve 6 kişiye 5 yıl siyaset yasağı konuldu. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı olan Çevik Bir’in, yasadışı “Batı Çalışma Grubu”nun kurucularından olduğu ortaya çıkarıldı. Grup, vatandaşları fişliyordu. 25 Nisan 1998′de Hürriyet ve Sabah gazetelerinde PKK itirafçısı Şemdin Sakık’ın ifadelerine dayanılarak aralarında gazetecilerin de bulunduğu bir grup tanınmış kişinin “PKK destekçisi” olduğu iddiası yayınlandı. Sakık’ın ifadesinin sahte olduğu, Genelkurmay’ca psikolojik harekat çerçevesinde sızdırıldığı ortaya çıktı. “Post-modern darbe” deyimini ilk kullanan Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, Refahyol’u nasıl düşürdüklerini şu sözlerle övünerek anlatıyordu: “Tek bir mermi atılmadı, tek bir burun kanamadı. Tıpkı NATO’nun Varşo Paktı’nı teslim alması gibi.”
(Yeni Şafak, 2008)
Küçük Paşa’dan askerlik torpili
Tür: DERİN HABER
Ergenekon İddianamesinde bazı sanatçıların özel hayatları, etnik kimlikleri ve ideolojik düşünceleri ile ilgili fişleme yapıldığı ileri sürüldü. İddianamenin ‘İş takibine ilişkin görüşmeler’ başlığı altında 882′nci ve 883′üncü sayfalarında şarkıcı Emel Müftüoğlu’nun kızının askere gidecek sözlüsü Serdar Taç için Veli Küçük’ten yardım istemesi de yer aldı. İkili arasında 4 Aralık 2007 tarihinde üç ayrı konuşma gerçekleşti. Konuşmanın dökümleri şöyle:
Veli Küçük: “Emelciğim sen hiç o kadar şey yapmana gerek yok. Çocuğun ismini ver bana. Ne istiyor, telefonu ver ben bir arayayım.”
Emel Müftüoğlu: “Ben ne istiyorum biliyor musunuz paşam; buralara bir yere aldırabilir miyiz? Mersin nüfuslu. Kısa devre mi olacak diye bir sınava girdi. İmtihana girdi pazartesi günü, sonucu belli olacak ve dağıtılacaklar”
Veli Küçük: “Onu bana daha önce bir şey yapsalardı ya. Neyse kısa devre olur inşallah Emelcim, sonra sınıfı belli olacak şeyi belli olacak.”
Emel Müftüoğlu: “Evet adı Serdar Taç. Paşam, kızımın sözlüsü. Mersinli. Çocuk askerliğe müracaat etti. Şimdi sınava girdi.”
Bu görüşmenin ardından Veli Küçük’ün 12 Aralık 2007 tarihinde sonuçları öğrenmek için aradığı Müftüoğlu’nun kızının sözlüsü Taç’ın “Burdur’a çıktım paşam. Oraya gidiyorum. Bugün teslim olacağım. Kısa dönem” dediği yer alıyor. Küçük’ün ise Taç’a, “Sen Burdur’a gittiğinde taburunu, bölüğünü bir de komutanların ismini falan bana mutlaka bildir ya da Emel şeye bildir de o bana bildirir” şeklinde yanıt verdiği de iddianamede yer aldı.
Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Emel Müftüoğlu, “Evet kendisini aradım ve Serdar’ın İstanbul’da askerlik yapmasını ayarlamasını istedim. Bir kez telefonda konuştuk. Ondan sonra kendisini bir daha bulamadım. Telefonları hep kapalıydı” dedi. Seda Sayan ise, “Ben bir sanatçıyım herkesle konuşabilirim. Samimiyetliğim olabilir. Kiminle görüştüğümün, kiminle görüşmediğimin hesabını veremem. Telefonlarım dinlendiyse de daha güzel. Herkes ne konuştuğumuzu biliyordur” dedi. Ajda Pekkan ise şunları söyledi: “Veli Küçük’ü isim olarak tanıyorum. Hiç tanışmadım. Tanışsam muhakkak hatırlardım. Şu anda adını gazetelerde okuyorum.”
Sanatçılar arasında Nükhet Duru, Nuri Sesigüzel, ‘Veli Paşa ile samimidir’ notu düşülen İbrahim Tatlıses, ‘Drej Ali ile tanışık’ diye belirtilen Seda Sayan’ın yanı sıra Ajda Pekkan, Sibel Can, Gülben Ergen, Sezen Aksu, Emel Sayın, Ayman Artun, Lüks Nermin, Terzi Mualla, Kenan Kalav, Turgut Demirağ, Leyla Sayar, Rüçhan Çamay gibi birçok kişinin fişlendiği belirlendi.
(SABAH, 2008)
|
|
|
|