GiRAY ERDOGAN net
Ana Sayfa
Genel kultur
ilginc buluslar
Siyasi Sohbetler
=> Siyasi bilgiler
=> Siyasi Bilgiler 1
=> Siyasi Bilgiler 2
=> Siyasi Bilgiler 3
=> Siyasi Bilgiler 4
=> Siyasi Bilgiler 5
=> Siyasi Bilgiler 6
=> Siyasi Bilgiler 7
=> Siyasi Bilgiler 8
=> Siyasi Bilgiler 9
=> Siyasi Bilgiler 10
=> Siyasi Bilgiler 11
=> Siyasi Bilgiler 12
=> Siyasi Bilgiler 13
=> Siyasi Bilgiler 14
=> Ask ERBABI
=> Ataturkten harika bir ders
Anketler
Bilim arastirma
MEDİCAL
GALERi
Siyasi Bilgiler 4

‘DERİN HABER’ Türü İçerikler

Ergenekon Örgütü’nün beyin takımı

Ergenekon Terör Örgütü’nün karakutusu Tuncay Güney, 2001 yılında polis şefi Adil Serdar Saçan’a verdiği ifadede Ergenekon Örgütü’nün çekirdek kadrosunun kimlerden oluştuğunu açıkladı. Güney’in verdiği tüm isimler emekli general ve paşalar. Ergenekon’un 12 kişilik eyin takımı olduğunu iddia eden Tuncay Güney bu isimlerden şöyle açıkladı:


Eski Genelkurmay Başkanı emekli Ogeneral İsmail Hakkı Karadayı,


Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necip Torumtay,


Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman,


Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Rasim Betir,


Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Güven Erkaya,


Emekli Tümgeneral Nejat Müldür,


Emekli Tümgeneral Osman Özbek,


Emekli Tuğgeneral Engin Hoş,


Emekli Tuğgeneral Veli Küçük.

(HABER 7, 1-2009)

Maraş olaylarının perde arkası

12 Eylül darbesi için zemin oluşturan en önemli olay kanlı Maraş olaylarıydı. Türkiye’nin en kanlı bu yarasının perde arkası oldukça ilginç.

Türkiye’yi sıkıyönetime götüren viraj: Maraş olayları

Türkiye’yi sıkıyönetime götüren, 12 Eylül ihtilalinin yolunu açan Maraş olaylarının üzerinden 30 yıl geçti. Sağ-sol ve Alevi-Sünni çatışması olarak lanse edilen olayların sis perdesi, son yıllarda aralanmaya başladı.

111 kişinin hayatını kaybettiği kanlı tertibin faiili kimdi, fitili kim ateşledi? Bu soruyla ilgili en ciddi cevap, 2006 yılında eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in arşivinden çıktı. Merhum Ecevit’in 1979′dan beri sakladığı belgeye göre, Maraş katliamı MİT görevlilerince planlanmıştı. Üzerinde ‘çok ciddi bir kaynaktan verilmiştir’ notu düşülen belgede şu ifadeler yer alıyordu: “CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sivas, Maraş) çıkacağına dair 1-2 ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa, olayın yaratılmasında en etkin rol oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT’ten… müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır. MİT olayın içinde olmasaydı, Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi.”

Türkiye’nin son 30 yılı adeta provokasyonların tarihi gibi. Oyuncular farklı olsa da aynı film, onlarca kez vizyona sokuldu. Faili meçhul cinayetler ve tırmandırılan terör, olağanüstü hal vb. uygulamalara kapı araladı. 1980 darbesinin yolunu açan en önemli unsur 1978′de ilan edilen sıkıyönetim oldu. Yüzlerce faili meçhul cinayetin işlendiği karanlık dönemin finali Kahramanmaraş olayları oldu. 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında çıkan olaylarda onlarca insan hayatını kaybetti. Provokasyonun kıvılcımı bir sinema salonunda çakıldı. Maraş olayları, Stalin zulmünden kaçan Kırım Türklerinin anlatıldığı bir gösterim sırasında başladı. Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan’ın başrol oynadığı ‘Güneş Ne Zaman Doğacak’ adlı film, Maraş Çiçek Sineması’nda gösterime girdi. Filmin şehre getirilmesine Ülkücü Gençlik Derneği öncülük etmişti. 19 Aralık günü 20.00 seansının sonuna doğru sinema salonunda bomba patladı. Ülkücülerin yoğunlukta olduğu sinemaya atılan bomba ile aylardır altyapısı hazırlanan provokasyonun fitili de ateşlenmiş oldu. “Bombayı solcular attı.” söylentisi şehrin her tarafına yayıldı. 20 Aralık’ta bu kez Alevilerin gittiği Akın Kıraathanesi’ne bomba atıldı. İtinayla alevlendirilen provokasyon 23 Aralık’ta kitlesel olaylara dönüştü. 111 kişi öldü, binin üzerinde insan yaralandı. 552 ev ve 289 işyeri tahrip edildi. 26 Aralık’ta Maraş’ın da içinde bulunduğu 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi.

Aydınlatılamadığı için vicdan azabı çekiyorum

Olaylardan sonra İçişleri Bakanlığı’na atanan Hasan Fehmi Güneş: Maraş olayları büyük bir tertipti. Planlama sonucu gerçekleşmişti. Ben olaydan sonra göreve geldim. Bu olayı ortaya çıkarmak için, bakanlık dahilinde bütün imkânlar seferber edildi. Olayı açığa çıkarmak için her şey yapıldı. Ancak buna rağmen, ben de yeterli aydınlatma olmadığı kanısındayım. Olayın perde arkası ve tertipleyicileri ile ilgili bir devlet görevlisi olarak ben de vicdan azabı çekmekteyim.

Ankara 78′liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu: Maraş katliamı, darbe düzeninin Türkiye’yi 12 Eylül darbesine götüren en kanlı provokasyon. O dönemde gündemde olan kontrgerilla yapılanması bu eylemde aktif rol aldı. Bugün 30 yaşına gelmiş darbe düzeninin bu gayri meşru çocuğundan hâlâ hesap sorulmamış olması utançtır. Malatya, Sivas, Çorum gibi diğer tüm olaylar da darbe düzeninin ülkeyi faşist iktidara götürme yolunda uygulamaya soktuğu kanlı tertiplerdir.

Gizli servislerdeki arşiv belgeleri açıklanmalı

Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Fevzi Gümüş: Tertipleyenlerin asıl amacı, 12 Eylül askerî darbesine zemin hazırlamak için halklar ve inançlar bahçesi olan Maraş’ta Alevi, solcu, demokrat insanları kıyıma uğratıp, sağ kalanları ise baskı altına alarak göçe zorlamaktı. Başarılı olan bu senaryonun, CIA’dan ve onun yönlendirdiği devlet içindeki derin güçlerinden icazet alınmadan yapılması mümkün değildi. Türkiye, geçmişindeki bu utancı temizlemek, geleceğini de aydınlatmak zorunda. Bunun çözümü katliamın, gizli servislerdeki arşiv belgelerinin açıklanması, gerçek suçluların yargılanması ve başta Aleviler olmak üzere tüm demokratik kamuoyundan özür dilenmesi.

Olaylar, 12 Eylül’e giden en önemli dönemeçti

Olayın tanıklarından Ökkeş Şendiller: Hükümet ve yönetimin ciddi ihmali var. Aynı zamanda kastı var. Olayların üstünün örtülmesi ve kapatılması da söz konusu. Maraş olayları 12 Eylül darbesine giden en önemli dönemeçti. Bu olay üzerine sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetimle birlikte olaylar durmadı, daha da arttı. Tezgâhlanan olay, tertipleyenlerin bile hayal edemeyeceği bir noktaya geldi. 2 yıl önce dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in arşivinden çıkan belgenin açıklığa kavuşturulması lazım. Orada açık açık olayın MİT tarafından tezgâhlandığı yazıyor. Dönemin MİT müsteşarı askerdi. Bu konuda MİT, Genelkurmay, Emniyet ve hükümet zan altında.

1980 darbesine götüren provokasyonlar

16 Mart 1978′de İstanbul Üniversitesi’nin önünde bomba patlatıldı, 7 öğrenci öldü, 47 kişi yaralandı.

24 Mart 1978′de Ankara’da savcı Doğan Öz öldürüldü. Öz, Başbakan Bülent Ecevit’in talimatıyla kontrgerilla konusunu araştırıyordu.

17 Nisan 1978′de Malatya Belediye Başkanı Hamid Fendoğlu (Hamido), evine gönderilen bombalı paketin patlaması sonucunda hayatını kaybetti.

11 Temmuz 1978′de Ankara’da Doçent Bedrettin Cömert öldürüldü.

10 Ağustos 1978′de Ankara’nın Balgat semtinde kahvehane tarandı. 5 kişi öldü, 14 kişi yaralandı.

Eylül 1978′de Ankara Ulubey Mahallesi’nde taranan kahvehanede 2 kişi öldü.

8 Ekim 1978′de Ankara Bahçelievler’de 7 TİP’li öğrenci öldürüldü.

20 Ekim 1978′de Prof. Bedri Karafakioğlu öldürüldü.

18 Aralık 1978′de Adana’da TMMOB Başkanı Akın Özdemir suikasta uğradı.

1 Şubat 1979′da Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi öldürüldü.

16 Mayıs 1979′da Ankara Piyangotepe’de kahvehane taranması sonucu 7 kişi hayatını kaybetti.

28 Eylül 1979′da Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul öldürüldü.

27 Ekim 1979′de İstanbul Bayrampaşa’da kahvehane tarandı, 6 kişi can verdi.

20 Kasım 1979′da Prof. Y. Ümit Doğanay öldürüldü.

28 Kasım 1979′da Kayseri’de kahvehane tarandı, 5 kişi hayatını kaybetti.

7 Aralık 1979′da Prof. C. Orhan Tütengil öldürüldü.

16 Aralık 1979′da İstanbul Beşiktaş’ta kahvehaneye bomba atıldı, 5 kişi katledildi.

27 Mayıs 1980′de MHP’li Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak faili meçhul bir suikasta uğradı.

Mayıs ve temmuzdaki Çorum olaylarında 57 kişi öldü.

22 Temmuz 1980′de DİSK ve Maden İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler öldürüldü.

(Melik Duvaklı, Zaman, 12-2008)

 

Emine Şenlikoğlu’yla Bugün Gazetesi’nden Seda Şimşek röportaj yaptı:

Emine Şenlikoğlu yaptığı açıklamalarla zaman zaman büyük tepkiler çekti. Özellikle 28 Şubat sürecinde çarşafıyla televizyon ekranlarında sık sık görmeye alışmıştık onu. Uzun bir süredir ise sessizdi.

28 Şubat sürecinin önemli aktörlerinden Fadime Şahin’den Ergenekon Davası’nın kilit isimlerinden Tuncay Güney’e kadar uzanan ilginç bir çevresi var. Hem bu ilişkileri hem de CHP’nin çarşaf açılımını konuşmak için kapısını çaldık. Çalan bir telefon röportajın kaderini de belirledi. “Bizim çocuğumuz gibiydi” dediği Güney’in o dönem anlattıklarına hiç inanmamış, gençliğine, hayal gücüne vermiş. Ergenekon Soruşturması ile birlikte ortaya çıkanlar karşısında ise şaşkın, “Tuncay, düşman sayfasında değil, dost sayfasında da ünlemlerle duruyor. Nereye koyacağımı bilmiyorum” diyor.

TUNCAY GÜNEY BİZİM ÇOCUĞUMUZ GİBİYDİ

70′in üzerinde kitabınız var, niye 20 yaşına kadar ilkokula gidemediniz?

Annem, babam okutmayınca, ‘beni ben okutayım’ diye düşündüm. Okumamak büyük bir cehalet bana göre, o yüzden okumayı düşündüm. İlkokulu okuduktan sonra ortaokula gidecektim, fakat o dönem tesettürümden dolayı dışarıdan da imtihana giremedim. Ancak, 40 yaşından sonra girebildim.

İslam’a ne zaman ilgi duydunuz?

Ben İslam’ı çok zor buldum. Bir dönem, 6 ay kadar dinsiz olmakla karşı karşıya kaldım. Çok korkunç bir 6 ay geçirdim. Çektiğimi bir Allah bir ben bilirim. Karar verememek. İnsan inansa inanamıyor, inkâr etse inkâr edemiyor. Kıl payı kurtuldum

Neden İslam’ı çok zor buldunuz?

O zamana kadar başı örtülü olup da çok yanlışları olan kadınları İslam’a mâl ediyordum. Cahilliğimden her başı örtülüye, her namaz kılana İslam diye baktım. Onların hataları yüzünden ben dinsiz oluyordum, kıl payı kurtuldum. Kaç yaşında Kur’an Kursu’na gittiniz? 23 yaşından sonra gittim. Ben besmele çekmesini bile bilemezdim. Annem, babam bu konuda bana hiçbir eğitim vermemişti.

23 yaşına kadar başınız açık mıydı?

Öyle tam da açık değildim. Ama bilinçsizdim.

Kaç yaşında tesettürlü oldunuz?

23 yaşından sonra. Devlet garanti versin.

Bu sırada telefon çalıyor. Yeğeni telefonla arayanın Tuncay Güney olduğunu söylüyor. Şenlikoğlu telefonu alıyor ve Güney ile konuşmaya başlıyor. Güney’e “Şu günlerde en çok seni merak ediyorum. Senin İslam’dan çıkmış olduğuna inanamıyorum” diyor. Kamuoyunda 1 numara ve 2 numaranın kim olduğuna yönelik oluşan merakı da Güney’e anlatıyor ve “1 numaranın, 2 numaranın kim olduğunu açıkla da şu millet rahat etsin” diyor. Bize, Güney’in, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti bana korunacağım garantisini versin açıklayacağım” karşılığını verdiğini aktarıyor. Şenlikoğlu, Güney’e “MİT’e çalışıyorsan bunu açık açık söyle” tavsiyesinde bulunuyor. “Her ne kadar hahamım desen de insansın, hadi Allah’a emanet ol” diyerek telefonu kapatıyor. Şenlikoğlu telefonu kapatır kapatmaz soruyoruz:

Devlet onun arkasında imajı var, arkasında değil mi?

Değil tabii. Kıyamet kopuyor, sizin haberiniz yoktur.

Tuncay Güney’i ne zamandan beri tanıyorsunuz?

Tuncay Güney’i ben gençlik çağlarından, yani 18 yaşından beri tanıyorum.

Tuncay Güney

Nasıl tanıştınız?

“Senin hayranınım ben Emine Hanım” diye kendisi geldi bize, sonra sürekli geldi. Bütün kitaplarımı alır, ilk okuyanlardandı. Bize fikirler soruyordu, konuşuyorduk. Konuşmalarımızda daha sonları büyük büyük laflar etmeye başladı. İnanamadık söylediklerine. O anlattı ben inanmadım

Neler anlatıyordu?

Tuncay Güney, bana çok şeyler anlatmak istemiş ama, ben ona inanıp da onu dinlemedim. “Emine Abla, beni dinleyin” diyordu çocuk. Bir gün geliyordu “Şu generalle görüştüm”, başka bir gün geliyordu “Kuzey Irak’a PKK Kampı’na haber yapmaya gittim”, başka bir gün, “Orgeneralle konuştum, tümgeneralle konuştum, albayla konuştum” diyordu. Ben çok genç olduğu için “General seninle niye görüşsün, bacak kadar çocuksun” diyordum. Oturuyorlar, konuşuyorlar, sohbet ediyorlar, yemek yiyorlar. Her tarafa girip çıkıyor. Sözlerimi okursa kusura bakmasın, hep “Bu çocuk atıyor” diye düşünüyordum.

Size yaşadıklarını anlatıyor muydu?

Evet, mesela, bir ara büyük bir cemaate girmiş, orada kendisine “casus” dedikleri için çok üzüntülüydü. “Bu Müslümanlar niye beni anlamıyorlar? Niye bana hakaret ediyorlar?” diye geldi dert yandı. Ama, inanın ben onun büyük ihtimalle MİT görevlisi olduğunu şimdi şimdi anlıyorum. Beyim, “Bu çocuk ya bir casus ya MİT görevlisi. Ama, ne olursa olsun temiz bir çocuk” demişti.

BEN YANDIM BARİ KIZ YANMASIN DEYİP BOŞANDI

Askere gitmesiyle ilgili bir bilginiz var mı?

Askere gitti. Kısa süre askerlik yaptı, geldi. Hatta beyim “Ya, bu ne çabuk askerlik yaptı” dedi. Sonra bir gün evlendi geldi, kapalı bir kızla evlenmişti.

Siz mi evlendirdiniz?

Ben evlendirmedim. Kapalı bir kızla geldi, kız bana “Tuncay’ı nasıl tanırsınız?” diye sordu. Ben “iyi tanırım” dedim.

Eşcinsel olduğu iddialarıyla ilgili eşinden şikayet duydunuz mu?

Hayır. Kendisine “eşcinsel” dedikleri vakit, çok ağlayıp, üzülürdü. “Çalıştığım yerlerde, ben zina yapmıyorum, onların kızlarıyla, karılarıyla düşüp kalkmıyorum diye beni eşcinsel zannediyorlar. Halbuki, ben dini inancımdan dolayı yapmıyorum” diye serzenişte bulunuyordu.

Eşinden niye ayrıldı?

“Ben zaten yanmışım. Bir genç kadının hayatını da mahvetmeyeyim” diye ABD’ye gidince boşanmak zorunda kalmış. Tuncay’dan da aşağı yukarı buna benzer şeyler duydum.

GAZETEDE İŞ BULDUM

Eşcinsel olduğu için askerliğini yapmadığı iddiaları var.

Bunu kullanmış olabilir. Çok parlak bir çocuktu. Tipi filan yerindeydi. Ama, eğer varsa böyle bir rapor, “Ben böyleyim” diyerek bir rapor uydurmuş olabilir. Ürktüğü bir şeydi.

Güney’in dikkatinizi çeken herhangi bir davranışı olmadı mı?

Hem çok çalışkandı hem de hafızası çok güçlü. Niye her yere giriyor çıkıyor diye düşünüyordum.

Çok zeki olduğu kanaatine nereden vardınız?

Bütün olayları aklında tutuyordu, herkesi tanıyordu, herkesin her şeyini biliyordu. Çok evrakları, belgeleri vardı. Hatta bir gün geldi “Öyle bir haber yapacağım ki Türkiye yerinden oynayacak” dedi. Hakikaten o dönemde çok büyük bir haber yaptı, ortaya şaşılacak belgeler çıkarttı. “Bu belgelere nasıl ulaşıyor? Büyük, güçlü gazetecilik demek ki böyle” dedim kendi kendime.

Bir işi var mıydı?

Ona Sabah Gazetesi’nde işi bile ben bulmuşum. İş arıyordu. Bizi seven bir polis Sabah gazetesinde birisinin korumasıydı. “Sabah Gazetesi’nde iş var mı diye bakar mısın” demişiz. O da oradan Sabah Gazetesi’ne girdi. Bizim çocuğumuz gibiydi o. Biz onunla çok candandık.

VELİ KÜÇÜK SÖYLEDİKLERİNİ YUTMUŞ

Veli Küçük’ü tanıyor musunuz?

Hayır, ben hiç tanımıyorum. Veli Küçük ismini ben ondan duydum, çok da şaşırdım. Bir gün “Veli Küçük’le bugün yemekteydik” dedi. “Sen kimsin de seninle yemekte olacak bu adam” dedim. Aslında benimle dertleşmek de istiyordu. Çocuğu onlarla beraber olduğuna inanamadığım için dinlemedim.
Veli Küçük, Güney’in kendisiyle arasını iyi tutmak için bilgiler getirdiğini, ama itibar edilecek bilgiler olmadığını söylüyor. Ama, yutmuş. Veli Küçük onu yutmuş yani. Ülkemiz adına böyle güçlü, planlı çalıştıysa da tebrik edilmesi lazım bu çocuğun.

Size hiç hangi konular üzerine çalıştığını anlattı mı?

“Öyle bir bomba patlatacağım ki, tarih yazacak” diyordu. Ben hiç inanmadığım için “Ne patlatacaksın” demiyordum. Ama, onun çok çalışması, herkesi çok iyi tanıması dikkatimi çekiyordu.

Araba çaldığı için yakalanıyor.

Tuncay Güney çok onurlu bir çocuktur, araba çalmaz.

Şimdi “Müslüman değilim, hahamım” diyor.

Doğrusu inanamıyorum onun haham olduğuna. İnsanların ne olacağı belli olmuyor. Ben artık şaşırmıyorum insanlara, kuldur bozulabilir şerhi düşüyorum.

Hâlâ görüşüyorsunuz.

Evet, görüşüyorum. Ben herkesle görüşürüm. Tuncay, düşman sayfasında değil, dost sayfasında da ünlemlerle duruyor. Şaşkınım yani. Nereye koyacağımı bilmiyorum.

MİT’le bağlantısı olduğuna inanıyor musunuz?

Önceleri değil ama şimdi inanıyorum MİT’e çalıştığına.

ERGENEKON TEHDİT EDİYOR

Ergenekon Davası’ndaki şüpheliler arasında tanıdığınız biri var mı?

Medyadan tanıdıklarım var.

Ergenekon Davası’na nasıl bakıyorsunuz?

Bence en az 2 bin kişi yok ortada. Bana da Ergenekoncular’dan tehdit mailleri geldi. “Size savaş açtık, yakında başlatacağız. Hepinizi öldüreceğiz” diye mailler, tehditler geliyor. Savcılığa suç duyurusunda bulunacağım, vaktim yok.

Ergenekon Davası sizin için ne ifade ediyor?

Bence, sadece Müslümanları hedef alan, dış güçler tarafından da beslenen bir terör örgütü.

FADİME’Yİ KURTARDIM

Fadime Şahin’i de tanıyorsunuz.

Tanıyorum, çok temiz bir kız. Oyuna geldi, ama asla bilerek, planlı değil. Çok kötü günler yaşadı. Kaç defa intihara teşebbüs etti. Günlerce intihar etmesin diye başında bekledim.

Fadime Şahin’le şu an görüşüyor musunuz?

2-3 senedir nerede olduğunu bile bilmiyorum. Şu anda belki dinsizleşti, belki aklını oynattı. Mutlu olması mümkün değil. Televizyonda her Fadime Şahin lafı çıktığında hüngür hüngür ağlayan bir kızdır. Müslüm Gündüz’ün zinası kanunda suç mu ki 28 Şubat oldu? Kız tecavüze uğradı, bunu artık insanlık anlasın.

Şahin kullanıldı mı?

Tabii ki kullandılar. Kendi oluşturdukları karanlık dünyayı halkın gözünde ört bas edebilmek için bir malzeme lazımdı, kullandılar.

Tuncay Güney’in geleceğinin de Fadime Şahin gibi olabileceğine dair bir endişeniz var mı?

Yapmak isterlerse yaparlar. Güney için net bir şey söyleyemiyorum. Bizim tarafımıza dürüst göründü, dürüst değil mi bunu bilemem. Ama, Fadime öyle değil. Çok dürüst bir kızdır.

(www.aktifhaber.com, 12-2008)

 

Yeraltı dünyasının ünlü ismi Drej Ali de Ergenekon Operasyonu’nda gözaltına alınan isimler arasında.

Ali Yasak, 1956 yılında Urfa’da doğdu. Drej Ali diye tanınıyor.19 Aralık 1977 tarihinde Ülkü Ocakları Derneği Urfa Şubesi Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi.

Ali Yasak

1978 yılında Urfa Eğitim Enstitüsü Öğrenci Derneği Başkanı oldu. 12 Ocak 1978′de kanunsuz yürüyüşe katılmaktan tutuklanmış, 25 Ocak 1978 tarihinde yapılan mahkemesinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. 26 Ocak 1978′te karşıt görüşlülerle girdiği silahlı çatışma neticesinde yaralandı.1988′de Milliyet gazetesini kardeşi ile ilgili bir haber yüzünden tarattı. Korkut Eken, DGM savcılığına 24 Şubat 1997′de verdiği ifadede, Çatlı gibi Yasak’ın da, 1987-88′de MİT tarafından, yurtdışında PKK ile mücadelede kullanıldığını söyledi.

Abdullah Çatlı ile 1979′dan beri tanışıyor. Adamları 1988′de Milliyet Gazetesi’ni bastı. 1989′da İnci Baba’yı vurdu. 5 Haziran 1997′de Gazeteci Mahmut Övür’e yapılan saldırıyı azmettirdiği ileri sürüldü.

Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimatla ifade verdi ve hakkında gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. 1 Ekim 1997′de Şişli’de bir pavyonda yakalandı.

Mahmut Şahin’in kızı Fatmagül Şahin’i ölümle tehdit etmek suçundan çıkarıldığı Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı tarafından delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Korkut Eken, İstanbul DGM Savcılığı’nda 24 Şubat 1997′de verdiği ifadede MİT’te görevli olduğu 1987 – 88 tarihlerinde Çatlı ve Aliye Yasak ile tanıştığını ve bu kişilerle MİT’in yurtdışında PKK’ya yönelik bazı istihbari faaliyetlerinde birlikte çalıştıklarını söyledi.

Drej Ali, Susurluk skandalının baş aktörlerini bir araya getiren kızkardeşinin düğünüyle de gündeme geldi.

Adı Buffalo’ya karıştı

Et kaçakçılığı ile ilgili başlatılan Buffalo Operasyonu’na Yasak’ın adı da karıştı. Et kaçakçılığının elebaşı olarak bilinen İsak Romano’nun yaralanması olayında azmettirici olduğu öne sürülen Yasak, burnundan ameliyat olmak için yattığı Florance Nightengale Hastanesi’ndeki odasında gözaltına alındı. Sorgulanmak için Ankara’ya götürülen Yasak, daha sonra serbest bırakıldı.

Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen “Buffalo Operasyonu” sonucunda hazırlanan 128 sayfalık iddianamede, çıkar amaçlı suç örgütünün elebaşı olduğu bildirilen İsak Romano ile “Drej Ali” lakaplı Ali Yasak ve Bucak aşiretinden Mehmet Bucak’ın, 12′şer yıldan 28′er yıla kadar ağır hapis cezasına mahkum edilmeleri istendi.

İddianamede, Ali Yasak’ın kurulan örgüt içindeki anlaşmazlık sırasında gözdağı vermek amacıyla İsak Romano’yu ayağından vurdurma ve sanıklardan Ömer Faruk Kamaç’ın bürosunu bombalattırma eylemleri sırasında da silah ve patlayıcı madde kullandığının, iddialar arasında yer aldığı belirtildi.

(www.haberturk.com, 2008/01/22)

 

Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Üzeyir Garih’i öldüren Yener Yermez’in, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli albay Fikri Karadağ’ın emrinde askerlik yaptığı ortaya çıktı.

Eyüp Mezarlığı’nda 2001 yılında öldürülen işadamı Üzeyir Garih’in yakın dostu ve Alarko Holding eski İthalat Koordinatörü Doğan Kasadolu’nun “Cinayetin işlendiği gün, Garih’in torununu kelepçeleyip kaçırarak yüklü miktarda fidye alan polis kıyafetli kişiler, aileyi suikastın üzerine gitmemeleri için tehdit etti” iddiası büyük ses getirdi. İddiaların üzerine giden Yeni Şafak, Üzeyir Garih’i öldürmek suçundan hüküm giyen Yener Yermez’in, Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli albay Fikri Karadağ ve Tuncay Güney’le ‘change oto’ işinde tutuklanan teğmen Murat Oğuz’un emrinde askerlik yaptığı bilgisine ulaştı.

MURAT TEĞMEN’İN ÇAYCISI

Ergenekon’un kara kutusu Tuncay Güney’in Veli Küçük’ten aldığı cipi sahte evrak düzenleyerek satmak istemesi üzerine başlatılan soruşturmada adı geçen teğmen Murat Oğuz ile emekli albay Fikri Karadağ, Garih’in öldürüldüğü 2001 yılında Hasdal Kışlası’nda görev yapıyorlardı. O dönem Fikri Karadağ Mekanize Alay Komutanı, Murat Oğuz da, Karadağ’ın emrinde Maliye Bütçe subayı olarak görev yapıyordu. Garih’i öldüren Yener Yermez ise Hasdal Kışlası Maliye Bütçe Subayı Teğmen Murat Oğuz’un görev yaptığı birimde çay ocağında çalışıyordu. Yermez, Mekanize Alay Komutanlığı’nda 1981′e 1 tertip er olarak Fikri Karadağ’ın emrinde askerdi.

TORUNUNU KAÇIRDILAR

Hasdal’da askerlik görevini yerine getiren Yermez, 25 Ağustos 2001 tarihinde, Eyüp’te mezar ziyaretine giden Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Üzeyir Garih’i öldürmüştü. Olaydan sonra bir süre kaçan Yener Yermez, polis tarafından yakalanmış ve hakkında idam cezası istemiyle dava açılmıştı. Yermez, Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, müebbet ağır hapis cezasına çarptırılmıştı.

Garih ailesinin yakın dostu ve Alarko Holding eski İthalat Koordinatörü Doğan Kasadolu, cinayetten yıllar sonra, ailenin bir sır gibi gizlediği bir gerçeği açıklamıştı. Avukat Kasadolu’nun iddiasına göre, Garih’in öldürüldüğü gün Ortaköy’deki Alarko Sitesi’ne gelen polis kıyafetli kişiler, Üzeyir Garih’in 14 yaşındaki torunu Tal Herzikowitz’i kelepçeleyerek bir polis otosuna bindirip kaçırmıştı.

Tal Herzikowitz’i kaçıranlar, “Eğer sesinizi çıkartırsanız ve parayı vermezseniz, Garih’i bu çocuğun öldürdüğünü açıklarız” demişlerdi. Garih’in ailesi ise tehditler karşısında sessiz sedasız, istenilen fidyeyi ödeyerek, Tal Herzikowitz’i kurtarmıştı.

7 yıldır Türkiye’ye dönemiyor

Kaçırıldığında 14 yaşında olan Üzeyir Garih’in torunu Tal Herzikowitz fidye karşılığı serbest bırakıldıktan sonra ailesi tarafından ABD’nin New York kentine gönderildi. Yaklaşık 7 yıldır New York’ta kardeşi Niv’le birlikte yaşayan ve yüksek lisans yapan Tal Herzikowitz Türkiye’ye o günden bu yana adımını atmadı.

Suikastte cevap bekleyen sorular

Avukat Doğan Kasadolu, Garih cinayetiyle ilgili aydınlatılmayan bazı noktalar olduğunu, Ergenekon davasının bu karanlık noktaları ortaya çıkarmasını umduğunu söyledi. Kasadolu, Garih cinayetiyle ilgili karanlıkta kalan noktaları şöyle sıraladı:

Adli Tıp Kurumu’na 5 tane bıçak gitti, karışıklık yaratıldı, “kaç bıçak” değil “hangi bıçak’ sorusu soruldu. Olayda 1′den fazla kişi olduğu teknik olarak biliniyordu ama bu araştırılmadı.

Garih kendisinden yardım isteyeni terslemezdi. Gasp olması mümkün değil. Ayrıca, Garih’in 50 bin dolarlık saati ve cüzdanına dokunulmamıştı.

Garih’in ailesine hiç bir şey sorulmadı, aile de korktuğu için mahkemeye gitmedi. Garih’in ortağı Alaton’un bile ifadesine başvurulmadı.

Garih’in telefon dökümü, olay günü kimlerle görüştüğü, mahkeme dosyasında neden yok.

Bıçak, geç bulundu. Sonradan “Burada gömülü bulundu” denilen yer polisin bıçağı daha önce aradığı yerdi.

Garih’in tırnak dibi ve saç kılı DNA’sına bakılmadı.

Olay sonrası tespit edilen kadın kanı araştırılmadı.

Olayın görgü tanığı otoparkçı Ayhan Yıldız daha sonra öldürüldü. Bu konu yeterince araştırılmadı.

Yener Yermez, cinayetten sonra, kanlı pantolonla kışlaya nasıl girdi. Olay sırasında bulunan kanlı bir eldiven de daha sonra yok oldu.

(Şaban Arslan, Yenişafak, 12-2008)

 

JİTEM, hakkında bilgi edineceği tüm kurum, kuruluş ve kişileri Haber Toplama Planı çerçevesinde izliyor. Bu belgelerin her birine kod numarası veriliyor.

Çeşitli kodlarla şifrelenen istihbarat çalışması, haber toplama birimleri tarafından gerçekleştiriliyor. Bu çalışmayı 2 astsubay ve bir itirafçıdan oluşan timler yürütüyor.

JİTEM’in alacağı istihbarat süresinin zamanı ise verilen koda göre belirleniyor. A kodu bilginin derhal gelmesi, C kodu çalışmanın bir hafta içinde tamamlanması anlamına geliyor.

Tüm mensupları ile çalıştırdığı ajanları performans değerlendirmesine tabi tutan JİTEM, haber elemanlarını ise Eleman, Mutemet, Haberci, Görülen Şahıs şeklinde kategorilere ayırıyor

Şifreli çalışıyor, planlı izliyor

JİTEM, hakkında bilgi edineceği tüm kurum, kuruluş ve kişileri Haber Toplama Planı çerçevesinde izliyor. Bu belgelerin her birine kod numarası veriliyor. Çeşitli kodlarla şifrelenen istihbarat çalışması, haber toplama birimleri tarafından gerçekleştiriliyor. Bu çalışmayı 2 astsubay ve bir itirafçıdan oluşan timler yürütüyor. JİTEM’in alacağı istihbarat süresinin zamanı ise verilen koda göre belirleniyor. A kodu bilginin derhal gelmesi, C kodu çalışmanın bir hafta içinde tamamlanması anlamına geliyor. Tüm mensupları ile çalıştırdığı ajanları performans değerlendirmesine tabi tutan JİTEM, haber elemanlarını ise Eleman (Ajan), Mutemet, Haberci, Görülen Şahıs şeklinde kategorilere ayırıyor.

İşte JİTEM şifreleri

Gazetemize ulaşan belgeler, faaliyetlerinin durdurulduğu iddia edilen JİTEM’in Jandarma İstihbarat Teşkilatı (JİT) adı altında aktif faaliyet yürüttüğünü gözler önüne serdi. Elimize ulaşan bilgiler, Türkiye’nin hala gizli bir rejimin, TSK’ye bağlı JİTEM’in etkisi altında yönetildiğini de göstermektedir. Neredeyse tüm yurttaşları T, S ve B kodlarıyla fişleyen JİTEM, izlediği alanları harflerden oluşan kodlu kategorilere ayırıyor. Tüm karakollarda örgütlü olduğu anlaşılan JİTEM, faaliyetlerinde kullandığı kişileri rapor altına alıyor. Mensupları ve çalıştırdığı ajanları ise performans değerlendirmesine tabi tutuyor. Haber elemanlarının faaliyetlerini ise Eleman (Ajan), Mutemet, Haberci, Görülen Şahıs şeklinde kategorilere ayırıyor.

Türkiye’de 1950′li yıllardan itibaren örgütlenmeye başlayan ve adı ‘devlet içinde devlet’ olarak da bilinen Özel Harp Dairesi’nin Bölge’deki ayağını JİTEM oluşturdu. PKK ile mücadele stratejisi çerçevesinde köylerin boşaltılıp yakılması, faili meçhul cinayetler, infaz ve işkence yöntemlerinde kullanılan JİTEM’in varlığı bugüne kadar hep gizlendi. Türkiye’nin demokratikleşme yolunda önemli adımlar attığı düşünülen bir dönemde, faaliyetleri bittiği zannedilen JİTEM’in Şemdinli’de bir kez daha kendisini göstermesi, demokratik kamuoyunda kaygılara neden oldu. Üst düzey sivil yetkililer Şemdinli’de arz-ı endam eden JİTEM’in üstüne kararlılıkla gidileceğini açıklayadursun, adı uyuşturucu kaçakçılığından fuhuşa, silah ticaretinden kara paraya kadar her türlü kirli işe karışan JİTEM, yeni ismiyle JİT (Jandarma İstihbarat Timi), Bölge’de hala aktif bir şekilde faaliyetlerine devam ediyor.

Özel kod sistemi ile çalışıyor

JİTEM’in kozmik kasalarında bir sır gibi saklanan ve gazetemiz tarafından ele geçirilen belgelere göre, JİTEM yapacağı istihbaratın kapsam ve içeriğini ‘Haber Toplama Planı’ isimli belgelerle gerçekleştiriyor. Bu belgelerin her birine ise kod numarası veriliyor. Her istihbarat çalışmasına kod numarası (BÖF/999999/306/000001/04 gibi) veriliyor. Kodlarla şifrelenen istihbarat çalışması, haber toplama birimleri tarafından gerçekleştiriliyor. Bu çalışmayı ise, Şemdinli’de açığa çıktığı gibi 2 astsubay ve bir itirafçıdan oluşan timler yürütüyor. Oluşturulan JİTEM timlerinin alacakları istihbarat süresinin zamanı ise birimin verdiği koda göre belirleniyor. Özel kodlarla harekete geçen JİTEM timlerinin ilgi alanı ise oldukça geniş. Çalışma alanını, takip edilecek şahıs ve kurumların belirtildiği Haber Alma Planı’nda, tüm alanlar ayrı bir kodla belirtiliyor ve bilginin gelme süresi de buna göre değişiyor. Belgelerde, JİTEM’in Abdullah Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat, 21 Mart Newroz, PKK’nin silahlı direnişi başlattığı 15 Ağustos, 1 Eylül Dünya Barış Günü ve PKK’nin kuruluş günü olan 27 Kasım’da gerçekleştirilen eylem ve etkinlikleri yakından takip ettiği görülüyor.

‘İstihbarat zamanları’

JİTEM’in istihbarat amaçlı kaleme aldığı raporlar anlık, günlük, haftalık, aylık ve dönemsel olarak kategorilere ayrılıyor. Tüm istihbarat istekleri ise, özel olarak kodlanıyor. Raporların süreleri ise, aynı şekilde özel kodlarla şifreleniyor. JİTEM’in harflerle kodladığı rapor süreleri şöyle: A kodlu bir belge, bilginin derhal gelmesi gerektiği anlamına geliyor. B kodlu bir istihbarat belgesi, bilginin bir gün içinde, C kodlu bir istihbarat belgesi bilginin 7 gün içinde, D kodlu bir istihbarat belgesi bilginin 15 günde, E kodlu bir istek formu ise bilginin bir ay içinde verilmesi isteğini içeriyor. Ayrıca F koduyla istenilen bir istihbarat için her ayın sonunda düzenli bilgi verilmesi talep ediliyor. G kodlu istihbaratlar ise 3 ay içinde, H kodlu istihbarat ise 3 aylık periyotlarla düzenli bilgi akışının sağlanması anlamına geliyor. I kodlu bir istihbarat talebinin süresi 6 ay. J kodlu bir istihbarat talebinin ise her altı ay sonunda, haziran, aralık ayı sonlarında yerine getirilmesi kodunu içeriyor. Yine K kodlu istihbarat talepleri dönem sonunda, L kodlular ise bilginin edinildiği durumlarda aktarılması anlamına geliyor.

Her şeyleri raporlu

JİTEM yürüttüğü istihbarat çalışmasıyla ilgili olarak İstihbarat Etkinlik ve Değerlendirme Kartı, Haber Elemanları Durumu Çizelgesi, Haber Kaynağı Değerlendirme Formu ismi altında raporlar düzenliyor. Tüm karakollarda örgütlü olduğu anlaşılan JİTEM, böylece tüm faaliyet ile faaliyetlerde kullandığı kişileri rapor altına alıyor. Bu da yetkililerin ‘JİTEM’den haberimiz yok’ türündeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını apaçık gözler önüne seriyor. n İSTANBUL

JİTEM’in kodlama sistemi

JİTEM’in Haber Toplama Planı belgelerinde geçen her kodun ayrı bir açıklaması var. BÖF/999999/306/000001/04 şeklindeki kodun ilk üç harfi olan BÖF, Bölücü Örgüt Faaliyeti anlamına geliyor. Tüm yazışmaları kodlu sistem ile gerçekleştiren JİTEM’in yazışmalarda kullandığı kod sistemi deşifresi şöyle: Örnek: BÖF/99999/306/000001/04

Soldan ilk üç harf: Özel alan kodu (BÖF: Bölücü Örgüt Faaliyetleri)
Soldan 4,5,6,7,8′inci karakter (99999): Ülke kodu (Türkiye gibi)
Soldan 9,10,11′inci karakter (306): İstihbarat isteğinde bulunan birliğin kodu
Soldan 12,13,14,15,16,17′inci karakter (000001): Bilgisayar tarafından verilen istihbarat isteği sıra numarası
Soldan 18,19′ncu karakter (04): Yılın son iki rakamı

Ajanlar performansa tabii

İstihbarat etkinlik ve değerlendirme kartlarında haber elemanlarına ilişkin şu bilgiler yer alıyor: ‘Birlik, Kapsadığı Dönem, Komutanı, Göreve Başladığı Tarih, İcra edilen Eğitim Faaliyet Miktarı, İstihbarat Timleri ile Müştereken Yapılan Faaliyet Miktarı, Teknik İstihbarat Cihaz ve Timi ile Müşterek Faaliyet Miktarı’ Haber elemanları durumu çizelgesinde ise ASAF (Hizbullah), ASOF (Aşırı Sol Örgüt Faaliyetleri), BÖF (Bölücü Örgüt Faaliyetleri), ÇAS, ASYŞ (Asayiş), KAÇ (Kaçakçılık) gibi alanlarında kaç haber elemanın çalıştığı ve etkinlik yüzdeleri değerlendiriliyor. Yine aynı kartlarda, çalıştırılan haber elemanları ile haber veren ajanların performans değerlendirmeleri de yer alıyor. İlgili bölümde ‘Alınan duyum miktarı, olumlu sonuçlanan duyum miktarı, duyuma istinaden yapılan operasyon miktarı, İstihbarat Ünitelerinin (Araştırma Ks. A./ Araştırma İnceleme Elemanı/ Alay İstihbarat Elemanı) katkısı ile aydınlatılan olay miktarı, etkinlik yüzdesi’ gibi başlıklar yer alıyor.

Kod isim kulanıyor

Neredeyse tüm yurttaşları T, S ve B kodlarıyla fişlediği anlaşılan JİTEM, izlediği alanları ise harflerden oluşan kategorilere ayırıyor. JİTEM’in kullandığı harfli kod sisteminin çözümü şöyle: ASAF (İrticai Örgütler. Radikal Dini Örgütler), ASOF (Aşırı Sol Örgüt Faaliyetleri), BÖF (Bölücü Örgüt Faaliyetleri), ÇAS, ASYŞ (Asayiş), KAÇ (Kaçakçılık). Tüm JİTEM elemanları, kod isim kullanıyor. Kod isimle çalışma yürüten JİTEM mensupları, tüm çalışmaları anı anına not ediyor.

Ajan, Haberci, Mutemet

Haber Kaynağı Değerlendirme Formları’nda ise haber elemanlarının takma ad ve soyadları, göreve başlama tarihleri, ilişik kesme tarihleri ve kategorileri yer alıyor. Haber elemanlarının faaliyetleri ayrıca Eleman (Ajan), Mutemet, Haberci, Görülen Şahıs şeklinde kategorilere ayrılmış.

Devlet içinde devlet

Hakkari, Yüksekova ve Şemdinli üçgeninde yaşanan bir dizi patlamayla gündeme gelen ve Umud Kitabevi’nin bombalanması sırasında suçüstü yapılarak ele geçen bilgi ve belgeler Bölge’de JİTEM’in varlığını tartışmasız gözler önüne sermişti. Kimi emekli generallerin de itiraflarıyla Türkiye’de ‘Devlet içinde devlet’ diye bir oluşumun varlığı deşifre edilmişti. Özel Harp Dairesi’yle ilgili en çarpıcı itiraf 1955 yılında 6-7 Eylül olayları sırasında söz konusu dairenin önceleyeni olan Seferberlik Tetkik Kurulu’nda çalışmış Özel Harp Dairesi Başkanlığı yürüten Kemal Yamak’ın ’sağ kolu’ Sabri Yirmibeşoğlu’ndan gelmişti. Özel Harp Dairesi’nde çalışan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu gazeteci Fatih Güllapoğlu ile yaptığı bir röportajda, ‘6-7 Eylül olayları Özel Harp Dairesi işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı’ diyecekti. Emekli generalin ‘amacına ulaştı’ ile ne kastettiği, bugün azınlık nüfusunun durumuna bakıldığında ortaya çıkıyor. Olaylardan sonra Türkiye’deki Rumların sayısında önemli bir azalma gerçekleşti. 1924′teki sayımlarda 1 milyon olarak sayılan İstanbul nüfusunun 280 binini Rumlar oluşturuyordu. Bugünse bu sayının 1500-2000′e indiği görülüyor.

Herkese JİTEM fişlemesi!

Siyasi partileri, belediye başkanlarını, dernek ve sendikaları adım adım izleyen JİTEM’in, Haber Alma Planı doğrultusunda fişleme yaptığı belirlendi

Gazetemize ulaşan belgelere göre JİTEM, DTP’li belediye başkanları ve sivil toplum örgütleri başta olmak üzere yediden yetmişe herkesi izleyip bilgi topluyor. Belgede DEHAP’tan seçilen belediye başkanları için ‘örgüt yandaşlarına mali, personel, belediye imkanları bakımından sağladığı destek nedir?’ sorusu sorularak, yurtdışındaki kardeş belediyelerle ilişkisinin düzeyi isteniyor. Siyasi parti yöneticilerinin listesini çıkaran JİTEM, Eğitim Sen ve SES’i de örgüt yanlısı kurum olarak gösteriyor.

Mezopotamya Kültür Merkezi, Dicle Kadın Derneği, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği’ni potansiyel suçlu gören JİTEM, bu kurumları da açıkça fişliyor. Belgelere göre Dicle ve Harran Üniversitesi öğrencileri, köye dönüş yapanlar, ‘Kürtçe isimle ürün üreten’ şirketler, Bölge’ye gelen yabancı heyetler ve cezaevinden tahliye olanlar da yakın takip altında. Azınlık kurum ve kuruluşları fişleyen JİTEM, bu alan ve Kürtlerle ilgili yayın yapan kuruluşları da hedef tahtasına koymuş durumda.

Belgede Eğitim-Sen, SES başta olmak üzere sendika ve meslek örgütlerinin fişlenmiş olduğu görülüyor. Ayrıca ‘Sol görüşlü’ olan herkesin fişlendiği de anlaşılıyor.

7′den 70′e herkes takipte

Haber Alma Planı doğrultusunda fişleme yapan JİTEM, tüm siyasi partileri, belediye başkanlarını, dernekleri, sendikaları, şirketleri, eğitim ve kültür kurumlarını izliyor.

Gazetemize ulaşan belgelere göre JİTEM, özel şifre yöntemleri ile belediye başkanları, siyasi partiler, kadın ve öğrenci dernekleri, sendikalar, şirketler, yurtlar, eğitim kurumları ve yabancı misyon temsilcileri başta olmak üzere yediden yetmişe herkesi izleyip bilgi topluyor.

JİTEM’e ait belgelerde bulunan bilgileri bugün de açıklamaya devam ediyoruz. Belgelere göre, JİTEM belediye başkanları ve sivil toplum örgütleri başta olmak üzere yediden yetmişe herkesi izleyip bilgi topluyor. ‘Haber Toplama Planı’ isimli belgelerde ise, potansiyel hedefin kimler olduğu yer alıyor. Buna göre, JİT’in hedefinde PKK, Hizbullah ile tüm siyasi partiler, kadın ve öğrenci dernekleri, sendikalar, şirketler, yurtlar, eğitim kurumları var.

Köye dönenler izleniyor

Devletin baskısı sonucu boşaltılan köylere geri dönüş tartışmaları devam ederken, yeniden yerleşime açılan köyler ise JİTEM’in ilgi alanlarında. Bu olgu, belgelerde apaçık görülüyor. 99999/BÖF/12101089/B03/04 istek koduyla hazırlanan ve aylık olarak bilgi istenen bölümde, geri dönüşün sağlandığı köylerle ilgili şu bilgiler yer alıyor: ‘Son dönemde yerleşime açılan köy, mezra ve komlarda yaşayanların örgüt ile ilişkileri var mıdır? Var ise örgüte ne tür destek verilmektedir?’

İşverenler araştırıldı

JİTEM halkın PKK-Kongra Gel’e olan desteğinde artış yaşanıp yaşanmadığını takip ederken, aynı zamanda Avrupa’daki Kürt iş verenlerin kurduğu KARSAZ’a üye olan şirketleri de mercek altına yatırmış. JİTEM’in Haber Toplama Planı çerçevesinde sorduğu bazı sorular ise şöyle: ‘Sözde Kürt milliyetçiliği kapsamında yürütülen faaliyetler nelerdir? Terör örgütü içerisinde ‘kırmızı puşililer’ olarak tabir edilen bir grup var mıdır?’ Sorularda JİTEM’in tüm şirket ve ticari kuruluşları takip ettiği anlaşılırken, ‘Kürtçe isimle üretilen mal veya ürün var mı? Varsa nerede üretilmekte ve ne şekilde piyasaya sürülmektedir?’ şeklindeki sorular ise dikkat çekiyor.

Yabancı heyet ilgisi

JİTEM ilgi alanını uluslararası alana da kaydırarak Türkiye’ye ziyarette bulunan yabancı heyetleri de izliyor. Özellikle Bölge’ye gelen yabancı misyon temsilcileri JİTEM’in merak ettiği kesimler içinde yer alıyor: ‘Yabancı misyon mensuplarından (yurtdışından gelen resmi resmi olmayan kuruluş temsilcileri) PKK-Kongra Gel terör örgütü ve uzantısı siyasi organizasyon ve kuruluş temsilcileri ile temasta bulunanlar hangileridir?’

Kürtçe eğitim sözde

Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde attığı bir adım olarak deklare ettiği anadilde eğitim ve yayın hakkı ise halen JİTEM’in kara listesinde. JİTEM anadilde eğitim hakkı ile ilgili eylemleri yönlendiren kişi ve oluşumları araştırırken, ‘Kürtçe dil eğitimini sağlamaya yönelik alfabe, sözlük, kitap, film, kaset vb. materyallerin dağıtımı yoğun olarak hangi bölgelerde ve kimler tarafından yapılmaktadır? Maddi destek kimler tarafından sağlanmaktadır? Anadilde eğitim kampanyaları nerelerde ve hangi düzeyde düzenlenmektedir? Kürtçülük gibi etnik dil ve söylemleri ön plana çıkaran dershane, kurs, okul vb. kurumlar mevcut mu? Varsa ne tür faaliyetler içerisindedir? Yaptıkları faaliyetlerin mahiyeti nedir? Bu faaliyetlere katılım oranı nedir?’ soruları ile Kürtçe eğitim konusuna hangi pencereden baktığını gözler önüne seriyor.

JİTEM yatılı bölge okullarında, eğitim kurumlarında da fişleme yapmış

Azınlıklar JİTEM’e havale

JİTEM azınlıkların tüm faaliyetlerini takip ederken, azınlıkların toprak ve mülk alımını, azınlık dernek, vakıf ve okullarını da kara listesine almış durumda: ‘Azınlıkların kontrolünde yayın yapan yayın organları hangileridir? Yurt içinde Ermeni faaliyetlerinin yoğun olarak faaliyet gösterdiği yerler hangileridir? Ermeni faaliyetleri ile ilgili olarak; hangi bölgelerde kimler, hangi kesimle kişilerle ne gibi yollarla temasta bulunuyor? Temasların sonuçları nelerdir?’

Belediyeler de takipte

Belgelere göre, JİTEM’in ilgi alanı oldukça geniş. DEHAP’tan seçilen belediye başkanlarına özel bir yer ayıran JİTEM, 99999/BÖF/12101100/B03/04 kodu verilen istihbarat çalışmasında şunlara dikkat çekiyor: ‘PKK/Kongra Gel terör örgütü yanlısı siyasi oluşuma mensup belediye başkanları ve parti üst düzey yöneticilerinin, örgüt yandaşlarına mali, personel, belediye imkanları bakımından sağladığı destek nedir? Örgüt yanlısı siyasi partiye mensup belediye başkanları ve parti üst düzey yöneticilerinin, uluslararası kuruluşlar ve kişilerle temasları var mı? Varsa yeri tarihi ve sonuçları nedir? Belediyelerin yurtdışında irtibatta olduğu, kardeş belediye, ortak proje ve insani yardım kisvesi altında faaliyet gösterdiği belediyeler hangileridir? Son dönemde hangi faaliyetlerinde artış gözlenmektedir?’

Siyasetçiler de araştırılmış

Legal Kürt siyasi partileri de JİTEM tarafından yakından takip edilmiş. Legal Kürt siyasi partilerle ilgili yürütülen çalışmaya ise 99999/BÖF/12101131/B03/04 istek kodu verilmiş. İstek kodunda legal Kürt siyasi partilerin il, ilçe ve belde teşkilatlarının kimlerden oluştuğunun tespiti istenmiş. Öte yandan üniversiteler başta olmak üzere eğitim öğretim kurumları JİTEM tarafından yakından izleniyor. JİTEM eğitim öğretim kurumlarına yönelik çalışmayı ise şu çerçevede sürdürüyor: ‘Örgütün eğitim-öğretim kurumlarında teşkilatlanması, yürüttüğü faaliyetleri ve etkinlik derecesi nedir? Teşkilat içinde kimler görevlendirilmiştir? Örgütün propagandası amaçlı materyal dağıtım yapılan eğitim-öğretim kurumları hangileridir? Söz konusu materyaller nerede hazırlanmakta ve kimler tarafından temin edilerek dağıtılmaktadır? Öğretim kurumlarında terör örgütü güdümünde çeşitli adlar altında yapılan toplantı ve seminerleri kimler tarafından düzenlenmektedir? Bu faaliyetlere katılım oranı nedir? Örgütler lehinde propaganda yapan öğretim elemanları kimlerdir.’

STÖ’ler yan kuruluş!

JİTEM’in Haber Alma Planı çerçevesinde yakından izlediği kurum kuruluşların başında ise sivil toplum örgütleri geliyor. Sivil toplum örgütlerini potansiyel suçlu ilan eden JİTEM, şu çerçevede istihbarat çalışması yürütüyor: ‘Terör örgütlerinin uzantısı veya bu örgütlere müzahir legal illegal oluşumlar nelerdir? Kamu kurum kuruluşlarında kadrolaşma yönünde bir tespit var mı? Varsa işbirliği kimlerle ve hangi konularda sürdürülmektedir? Terör örgütlerin ortak platform oluşturma gayretleri kapsamında ilişki içerisinde olduğu diğer demokratik kitle örgütleri hangileridir? ‘Halk hareketi’ adlı oluşum ile ortak hareket eden diğer terör örgütleri, dernekler ve sivil toplum örgütleri hangileridir? Bu kapsamdaki faaliyetlerinde kamu-kurum kuruluşları içerisinde kadrolaşma tespiti var mı? Varsa kimlerle? Örgütün legal oluşumlarından Mezopotamya Kültür Merkezi, Dicle Kadın Derneği gibi adlarla kurulan yan kuruluşların faaliyetleri nelerdir?’

Konserlere özel ilgi

JİTEM, öğrencilerin kurduğu dernekleri, etkinliklerini ve faaliyetlerini de yakın takibe almış. JİTEM’in öğrencilere nasıl yaklaştığını gösteren sorular şöyle: ‘Diyarbakır Dicle Üniversitesi ve Şanlıurfa Harran Üniversitesi’ndeki öğrencilerden örgütle ilişkili olanlar kimlerdir? Tespit edilebilen faaliyetleri nelerdir? Diyarbakır Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği’nin (DÜÖDER) üyeleri kimlerdir? Söz konusu dernek tarafından ne tür etkinlikler düzenlenmektedir? Katılım düzeyi ne kadardır? Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde öğrenim gören DEHAP ve EMEP gençliğine mensup öğrenciler tarafından oluşturulan Umut Öncüleri İnisiyatifi adlı oluşum kimlerden oluşmaktadır? Ne tür etkinlikler düzenlenmektedir?’ Bunun yanı sıra Kürt kültürünü yaşatmaya yönelik faaliyetler kapsamında konser, tiyatro, şenlik vb organizasyonları da inceleyen JİTEM, bu etkinliklere halkın katılım düzeyini de izliyor.

Belgede öğrenci derneklerinin, kadınların örgütlerinin, memurların izlenme çizelgesi bulunuyor. Halkın ‘Yanlış siyasi faaliyetlere’ yakınlığı da takip altında tutulmuş.

Kürt gazeteciler takipte

JİTEM tarafından hazırlanan ve 99999/BÖF/12101066/B03/04 istek kodu verilen belgede, ‘PKK/Kongra Gel terör örgütü mensuplarının bulunduğu ülkede basın, yayın ve sözde kültürel faaliyetler kapsamında yürüttüğü faaliyetler nelerdir? Bu faaliyetlere kimler, hangi kurum-kuruluşlar destek sağlamaktadır?’ soruları yer alıyor. Kürt basın-yayın kuruluşlarıyla ilgili araştırma yaptığı belirlenen JİTEM, çalışmaları sırasında şu soruları soruyor: ‘Terör örgütlerinin, yurt dışında propaganda maksadıyla kullandıkları basın-yayın organları nelerdir? Basılı ve görsel yayınların hazırlandığı, yapıldığı merkezler hangileridir? Kimler tarafından hazırlanmaktadır? Yurtiçinde ve dışında ayrılıkçı-bölücü yayın yapan gazete, dergi ve diğer yayınlar mevcut mu? Varsa hangileridir? Okunma oranı nedir? Nerelerde basılmakta ve yayınlanmaktadır? Basın-yayın organlarının adresi nasıldır? Sahipleri kimlerdir?’

Cezaevi çıkışlılar hedefte

JİTEM, ayrıca PKK’nin internet ve buna bağlı sistemler üzerindeki haberleşme ve propaganda faaliyetlerini, hangi sitelerin web adresleri ve veri tabanı üzerinden yayınlandığını da izliyor. JİTEM’in istihbarat toplayıp izlediği bir diğer kesim ise, cezaevinde ki tutuklular. Cezaevindeki yakınlarına para gönderen şahıslar dahi JİTEM’in takibi altında: ‘Cezaevlerindeki teröristlere kim-kimler tarafından maddi kaynak sağlanmaktadır? Bu kaynak nerelerde ve ne şekilde toplanarak cezaevlerinde teröristlere ulaştırılmaktadır?’ JİTEM cezaevlerinin yanı sıra cezaevinden çıkan kişileri de kontrol altında tutmaya çalışıyor: ‘Cezaevlerinden çıkan örgüt mensuplarından, örgütün cephe faaliyetlerinde, örgüt uzantısı legal-illegal oluşumlarda kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilen, istihdam edilenler var mı? Varsa bunlar kimlerdir? Cezaevlerindeki teröristler ile cezaevi dışındaki örgüt mensupları arasında irtibat kimler tarafından ne şekilde sağlanmaktadır?’ İstihbarat için hazırlanan formda ‘avukatlara özel dikkat’ ibaresi dikkati çekiyor.

TSK’de İslamcı avı

Fethullah Gülen ve İslami kesime yakın dernekleri fişleyen JİTEM, ordudan atılan subayların askeri lise ve harp okullarındaki ilişkilerini irdeliyor

ASKER ASKERİ İZLİYOR

Toplumu potansiyel suçlu görüp fişleme yaptığı belirlenen JİTEM, ’irticai faaliyetleri’ ’büyük tehlike’ olarak gösteriyor. Gazetemize ulaşan belgelerde Fethullah Gülen ve İslami kesime yakın kuruluşlar fişlenirken, YAŞ kararlarıyla ordudan atılan askerler de, ’TSK’ye sızma planı yapmak’la suçlanıyor. Belgede, ordudan atılanlar için ’Askeri lise ve harp okullarıyla irtibatları nedir?’ sorusu yöneltiliyor.

ZEKAT VERENLER ÖRGÜTTEN!

Bir dönem devlet tarafından Kürtlere karşı kullanılan Hizbullah’ı da takibe alan JİTEM, Toplum-Der ve Adaleti Savunanlar Derneği’ni hedef göstererek, bunlarla ilintili kişilerin araştırılması için talimatname çıkarıyor. Camiye gidenler ve zekat verenleri de takip ettiği belirlenen JİTEM, Diyarbakır’ın Çarıklı ve Bağıvar beldeleriyle birlikte toplam 23 yerleşim birimini Hizbullah’ın üssü olarak gösteriyor.

JİTEM, TSK içinde İslamcı arıyor

Hizbullah’ı yakın takibe alan JİTEM, örgütün tebliğlerini hangi camiler üzerinden yaydığını araştırmış. JİTEM’e göre Hizbullah yeniden örgütlenme çabası içinde.

JİTEM’in İslamcıları fişleme çalışmalarını TSK içinde de sürdürdüğü ortaya çıktı. JİTEM, TSK’ye sızma faaliyetleriyle yöntemlerini araştırmayı programlaştırdı.

Fethullah Gülen de JİTEM takibinden nasibini almış. Gülen Cemaati’nin yöneticilerinin kimler olduğu, hangi şirket ve şahıslarca cemaatin finanse edildiği araştırma konusu olmuş.

Gazetemize ulaşan belgelerde JİTEM’in, TSK’ye radikal dinci örgüt, grup ve tarikatlardan sızan kişiler olduğu önkabulüyle istihbarat ve fişleme çalışması yürüttüğü ortaya çıktı. Fetullah Gülen cemaatinin de sıkı takip altında olduğu anlaşılan belgelerde, kamu kurum ve kuruluşlarındaki personelin radikal dinci örgüt, grup ve tarikat bağlantıları takip edilmiş.

Belgelere göre, JİTEM’in çalışma alanı PKK ve Kürtlerle sınırlı değil. JİTEM’in ilgi gösterdiği toplumsal kesimlerden biri de siyasal İslam. ’İrticai’ örgütlerin kamu kurum ve kuruluşlarındaki örgütlenmeleri, yardım adı altında nasıl ve nerelerde örgütlendikleri, üst düzey görevlilerin bu oluşumlara verdikleri destekler, irticai eğitim merkezlerinin nerelerde bulunduğu gibi konular, JİTEM’in ilgi gösterdiği konular arasında yer alıyor. JİTEM, bir dönem devlet tarafından Kürtlere karşı kullanılan Hizbullah’ı da bu kez yakın takibe almış. Hizbullah’ın tebliğlerini hangi camiler üzerinden yaydığını araştıran JİTEM, askeri lise ve harp okullarında yürütülen irticai faaliyetleri de mercek altına yatırmış. YAŞ kararları ile TSK’dan ayrılan askerler dahi sıkı takip altında tutulmuş.

TSK’de islamcı avı

Radikal dini örgütlenmelerin propaganda, örgütlenme türündeki faaliyetlerine sıcak takip uygulayan JİTEM, irticai örgütlerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızma faaliyetleri ve yöntemlerini araştıran bir çalışma proğramı oluşturmuş: ’Radikal dini terör örgüt, grup ve tarikatların Türk Silahlı Kuvvetlerine sızma faaliyet ve yöntemleri nelerdir? Son dönemde yöntemlerinde bir değişiklik olmuş mudur? Sızma faaliyetleri hangi merkezler ve kişiler tarafından yürütülmektedir? (askeri lise ve harp okullarına dikkat) YAŞ kararları ile TSK’dan ilişiği kesilen personel kamusal alanda nerelerde çalıştırılıyor? Kimler tarafından destekleniyor? Halen TSK’da görev yapan personelle irtibatları devam ediyor mu? Ediyorsa kimlerle ne şekildedir? Kendisi, eşi ve çocukları, irticai örgüt ve oluşumların içinde yer alan askeri personel kimlerdir? Bunların temasta bulunduğu veya ilişki kurduğu kişi kişiler kimlerdir? Nerelerde bir araya gelmektedirler?’

JİTEM dernekleri takip ediyor

Hizbullah örgütünün yeniden örgütlenme çabası içerisinde olduğunu düşünen JİTEM, Toplumsal Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (TOPLUM-DER), Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) isimli yasal dernekleri Hizbullah’la bağlantısı olduğu gerekçesiyle yakın takibe almış. JİTEM çalışması, sadece bu derneklerin faaliyetleri ile sınırlı değil. Aynı zamanda sözkonusu derneklerin kaynakları da gözlem altında tutulmuş. Bu dernekleri Fethullah Gülen tarikatının uzantıları olarak değerlendiren JİTEM’in düzenlediği formlarda, ’Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) hangi örgütlerle ilişkisi vardır? Faaliyet gösterdiği adres, kullandığı yayın organları, basımına katkıda bulunduğu kitap-yayınlar nellerdir?’ gibi sorular yer alıyor.

Camileri de izliyor

JİTEM istihbarat çalışmalarında, Hizbullah’a maddi kaynak temin etmek için hangi şahıs ve esnaflardan zekat ve infak adı altında bağış toplandığı da araştırma konusu yapılmış. İlgili bölümde, ’Hizbullah terör örgütünün tebliğ faaliyetlerinde hangi camileri kullanmaktadır? Katılım düzeyi ne kadardır?’ ifadeleriyle Hizbullah’ın örgütleme çalışması yaptığı camiler araştırılıyor. JİTEM belgelerinde Hizbullah’a müzahir iller olarak nitelenen ve kontrol altında tutulması gereken yerleşim birimleri şöyle sıralanıyor: Sağdıçlı, Tezgeçer, Cumhuriyet, Dökmetaş, Güleçoba, Hatuni, Kaldırım, Akdibek, Yaytaş, Bozek, Alibaradak, Arpaderesi, Harmanlar, Karabaş, Ekencelar, Dikentepe, Alangör Mezrası, Bağıvar Beldesi, Karpuzlu, Çarıklı beldesi, Büyükakören, Özekli beldesi, Alangör.’

İslamcılar gözetim altnda

Bununla da yetinmeyen JİTEM, Siyasal İslam’la ilgili şu konularda da bilgi toplamak için istihbarat çalışması yürütüyor: ’İrticai örgütlerin denetimindeki dershane, yurt, vakıflarda öğrenim gören öğrencilerin kimlikleri nedir? İrticai örgütlerin denetimindeki dershanelere kayıt yaptırmadan (menfi) öğrenim gören öğrenci var mıdır? Sahte isimle kayıt yaptıran öğrenci kimlikleri nedir? İrticai oluşumların hedefleri doğrultusunda faaliyet gösteren basın yayın organları ile tirajları nedir? İrticai örgüt ve oluşumların yayın yapan radyo ve televizyonları var mıdır? Varsa yayın içeriği, yayın alanı, günlük yayın süresi ve frekansı nedir?’

Dernekler takipte

JİTEM’in çalışmaları, takip ettiği örgütlerin faaliyetleriyle sınırlı kalmıyor aynı zamanda mali kaynaklarını da takip ediyor. İşte JİTEM’in şirketler ve mali kaynaklarla ilgili çalışma yürütürken esas aldığı çerçeve: ’İrticai unsurların mali kaynak temin etme yöntemleri nelerdir? Bu gelirleri nereden sağlamaktadır? Ticari amaçla kurdukları şirket, kuruluş vb. organizasyonlar var mıdır? Varsa faaliyet alanları ve verdikleri desteğin boyutu nedir? Bu işletmelerce elde edilen gelirler yurtdışına transfer ediliyor mu? Ediliyorsa kimler tarafından yapılıyor? Radikal dini terör örgüt, grup ve tarikatların bünyesi dışında maddi destek sağlayan kuruluş ve şahıslar kimlerdir? Sağlanan desteğin boyutu nedir? İrticai örgüt ve oluşumlar yardım adı altında yürüttükleri faaliyetlerini hangi bölgelerde yoğunlaştırmışlardır? Topladıkları yardımın miktarı ne kadardır?’

JİTEM, Fethullah Gülen’in peşinde

JİTEM’in takip ettiği sivil toplum örgütleri arasında Kürdistan İslami Devrimci Hareketi Örgütü ile Toplumsal Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği de (TOPLUM-DER) yer alıyor. Bu kuruluşların mali kaynakları ve faaliyet alanlarını inceleyen JİTEM, Fethullah Güleni de yakın takibe almış: ’Radikal dini gruplarından Nur cemaati, Mustafa Sungur şura grubunun üst düzey sorumluları kimlerdir? Faaliyetleri nelerdir? Radikal dini gruplardan Nur Cemaati, Fettullah Gülen grubunun üst düzey yöneticileri kimlerdir? Grubun finansörlüğünü hangi şirket veya şahıslar yapmaktadır?’

Afganistan’a kimler gidiyor?

El-Kaide gibi örgütleri de takip eden JİTEM, aynı şekilde ilgi alanları içine misyonerlik faaliyeti yürüten kişi kurum ve kuruluşları da almış: ’İrticai unsurlarca cihat bölgesi (Çeçenistan, Afganistan gibi) olarak adlandırılan ülkelere giden-gelen şahıslar kimlerdir? Hangi yollarla nasıl yurtdışına çıkış yapmaktadırlar? Yurtdışına çıkış işlemlerini organize eden şahıs, kuruluşlar hangileridir?’

Fahri imamlar

Hizbullah’ın örgütlenme aracı olan imamlar da JİTEM’in ilgi duyduğu konular arasında. Özellikle fahri imamların yetiştirildiği yerler ile bunları yetiştiren kişileri araştıran JİTEM, ’Resmi din görevlileri varken aynı köyde fahri imama ihtiyaç duyulmasının sebepleri araştırıldı mı? Amaç ve sebep nedir? Fahri imamlar incelenip değerlendiriliyor mu? Fahri imamların köylerde çocuklara dini eğitim vermelerinin yanı sıra örgüt, tarikat ve dini gruplara eleman, para, taraftar gibi çalışmaları yürüttükleri biliniyor mu? Köylerde bu tür imamların yetiştirildikleri yerlere gönderilen şahıslar ve çocuklar var mı? Varsa kimlerdir?’ soruları ile fahri imamları mercek altına yatırmış.

Yurtdışına giden öğrenciler de izleniyor

JİTEM, İslami ülkelere dini eğitim almak maksadıyla giden gençlik ve öğrenci kesimden kişileri de yakın takibe almış. Öğrencilerin hangi yollarla ve nasıl gittikleri, finansal desteğin nasıl sağlandığı ayrıntılı olarak incelenen JİTEM Haber Toplama Planı’nda, ’İrticai unsurlarca merkez haline getirilmeye çalışılan bölgeler nereleridir? Bu bölgelerde yürütülen faaliyetler nelerdir? (Adıyaman-Menzil, Eskişehir-Bilvanis, Çorum-Yerli köyü gibi) İrticai unsurların yoğun olarak bulunduğu ve faaliyet gösterdiği bölgeler nereleridir? (Diyarbakır-Silvan, Mardin-Dargeçit gibi)’ soruları yer alıyor.

Hangi koda göre fişlendiğinizi biliyor musunuz?

Elimize geçen belgeler, JİTEM’in Bölge’de çok yaygın şekilde yurttaşları fişlediğini gözler önüne seriyor. T-1, T-2, B-1, B-2, S-1 ve S-2 gibi kodlarla gerçekleştirilen fişleme uygulamasından sarhoşlar ile hayvan hırsızlığı yapanlar da nasibini alıyor.

Devletin istihbarat birimlerinin, yurttaşları fişlemesi hep tartışma konusu oldu. Bir süre önce 12 Eylül’den kalan fişlerin imha edilmesi karar altına alındı. Ancak JİTEM Bölge’de yurttaşları fişleme uygulamasına h‰l‰ devam ediyor. Gazetemizin ele geçirdiği JİTEM belgelerinde fişleme uygulaması, yurttaşlara T-1, T-2, B-1, B-2, S-1 ve S-2 gibi kodlar verilerek yapılıyor. Fişlenen kişiler arasında hırsızlardan dolandırıcılara, cinayet işleyenlerden yan kesicilere, örgüt üyelerinden uyuşturucu kaçakçılığı yapanlara kadar geniş bir kesim yer alıyor. Bu kişiler için düzenlenen fişlerde, ’TC kimlik Numarası, adı soyadı, baba adı, doğum yeri ve tarihi, nüfusa kayıtlı olduğu il, ilçe, köy, suç, hazırlık soruşturması ve müzakere no, fiş türü, arayan birim ve İlçe Jandarma Komutanlığı’ gibi 13 ayrı başlık bulunuyor.

T kodlu fişler

Fişleme dosyalarına her türlü suç işlenirken, her suç türü ayrı kategorilere ayrılıyor. T kodu ile fişlenenler, daha çok siyasi amaçlı faaliyetlerde bulunanlar oluşturuyor. T koduyla fişlenen kişilerin işlediği belirtilen suçlar şu şekilde sıralanmış. ’Kawa Örgüt üyesi, PKK örgütü adına faaliyet, PKK örgüt üyesi, terör amaçlı yol kesme.’ T ile fişlenen kişilerin yanlarında ise şuç numaraları yer alıyor: ’2501, 2502, 2504, 2507, 2508, 2519, 2520, 2524, 2526, 2534, 2535, 3100, 3101, 3200, 3270, 3280/407, 3415, 3620, 3310, 3621’ gibi. Bazen bu rakamların bir arada yer alması da mümkün, ’3101/2534’ gibi.

B kodlu fişler

B koduyla fişlenen kişiler ise, genellikle adi suçlulardan oluşuyor. Adam öldürmekten hırsızlığa kadar geniş bir alanı kapsayan B kodlarında yer alan suçlar şöyle: ’Adam öldürmek, 6136 SKM, 1567 SKM sahte para bulundurmak, hırsızlık, elektrik hırsızlığı, dolandırıcılık, adam öldürmeye tam teşebbüs, görevli memura mukavemet (0314), oto hırsızlığı, ev ve işyerinden hırsızlık, evrakta sahtekarlık, ağır dolandırıcılık, hürriyeti tehdit, piyasaya sahte döviz sürmek, yan kesicilik, eşhasa karşı müessir fiil, diğer kanunlara muhalefet, resmi evrakta sahtecilik, naylon fatura, fuhşiyata tahrik, cebren ırza geçmek, tehditle para istemek, silahlı grup mensubu, yalan şahadet, kaçak elektrik kullanımı, kumar, gümrük kaçakçılığı, sahte fatura düzenlemek, izin tecavüzü, krız kaçırma, üç kağıtçılık, dolandırıcılık, 3167 SKM (2331), devlet malına zarar vermek, suç delilini yok etmeye teşebbüs, 213 SKM, 6136 SKM, hüviyet cüzdanı sahteciliği, yağma yol kesmek adam kaçırmak, kayıp şahıs, sahte kimlik kullanmak, zimmetine para geçirmek, yediemin görevini suistimal, yarı açık cezaevinden firar, toplantı gösteri yürüyüşü kanununa muhalefet, pasaport kanunu, sahte bilet satmak, dolandırıcılık ve iflas, ihkak-ı hak, büyükbaş hayvan hırsızlığı, cezaevi firarisi, kamu kurumunu dolandırmak, kan gütme ile adam öldürme, nası ısrar, sarhoşluk, kimliği hakkında yalan beyan, Hürriyetten mahrum etmek, Kamu hizmetinden men, ölüye el uzatmak, hırsızlık malı almak, sendikalar kanununa muhalefet, cami ve mezarlıkta hırsızlık, inşaattan demir hırsızlığı, tehdit etkili eylem, 3 yıl kamu hizmetinden men, görevli memura mukavemet.’

S kodlu fişler

S kodlu fişler ise ağırlıklı olarak kaçakçılıkla ilgili alanları kapsıyor. S koduyla işlenen suçlar: ’Uyuşturucu madde, organize göçmen kaçakçılığı, teşekkül oluşturarak uyuşturucu kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti, uyuşturucu imalatı, uyuşturucu madde kaçakçılığı, teşekkül halinde uyuşturucu satmak, 1177 SKM tütün ve tütün kaçakçılığı, Vergi kaçakçılığı.’

(İSTANBUL, Gündem)

 

Kapatılan Nokta Dergisi’nin Yayın Yönetmeni Alper Görmüş, Aktel Dergisi için kaleme aldığı “Bence Portreler” köşesinde bu hafta Altan Tan’ı ele aldı. Okuyunca sarsılacaksınız. Alper Görmüş’ün yazısının ilgili bölümü:

İşkencecisine gülen babanın oğlu.

“Ramazan geldi, 1982′nin Temmuz ayı. Oruç tutmak serbest dediler. Benim ortağım ve muhasebecim Bedii Tan oruç tuttu. Bedii’nin orucunun farkına vardılar. Ne yaptılar biliyor musun? Kanalizasyon kapağını kaldırdılar, avuçla pislik yedirdiler. Bedii Tan ishal oldu. Çok hastalandı. Hâlâ hatırlarım. Koğuş kapısının önünde, buz kalıbı gibi pat diye betonun üstüne düştü. Yerde yatıyordu. Bir er ve bir çavuş gardiyan geldi, koğuşa girdiler. Yerde yatan Bedii Bey’in karnına bastılar. Bağırsakları ve böbreği patladı Bedii Bey’in.. Bedii Tan öldü, 50 yaşındaydı.” (Felat Cemiloğlu, Hasan Cemal’e Diyarbakır Cezaevi’ni anlatıyor).

“Bedii Tan, yüzünde devamlı tebessüm olan biriydi. Yaşlı olmasına rağmen, işkence yapıldığında bağırmıyor, yalvarmıyor, işkence yapanların gözlerinin içine bakıp tebessüm ediyordu.” (Selim Dindar’ın Radikal’den Neşe Düzel’e verdiği söyleşiden).

Babasını daha 20′li yaşlarının başında, kanının en deli olduğu bir çağda işte böyle kaybetmiş bir Kürdün Türkiye’ye, Türklere, devlete, orduya, bütün siyasetçilere düşman olma “hakkını” reddedebilir misiniz? İşte güç budur: Bu “hakkı” reddetmek ve kalbinde sevgi ve kardeşlikten başka bir şeyin yeşermesine izin vermemek!

Daha iki hafta önce izledim onu televizyondaki bir tartışmada. Beş kişilik katılımcı heyetinden biri de eski bir generaldi. Altan Tan’ın ona “paşam” derkenki hali, gözlerindeki ışıltı ve sesinin tınısı hâlâ belleğimde. Belli ki babasının ölümüne yol açan bir ordunun bu eski mensubuna hiçbir hınç duymuyordu, arzusu onunla da kardeş olmaktı.

Türk basınının gecikmiş keşfi
“Doğu ve Güneydoğu seçmeninin son siyasi tercihinden konuşacaksak, orada pankartı lütfen büyük açalım: Hepimiz uzaylıyız! Bölge insanının 22 Temmuz’da DTP yerine niçin AKP’yi seçtiğini hiç de iyi bilmiyoruz.”

Milliyet’ten Devrim Sevimay, anlamaya değil yönlendirmeye meyilli basınımızın 22 Temmuz seçimlerinden sonraki şaşkın “uzaylı” halini işte böyle resmetmişti. Peki, o şaşkınlık içinde hepimizin ayaklarını kim yere indirebilirdi? Sevimay, bu soruya da en isabetli cevabı bulmuştu o zaman: “Hangi bilene sorsak parmaklar onu gösterdi. Herkes ‘Bu analizi en iyi o yapar’ dedi.”

Kürşat Bumin, Altan Tan’ın Sevimay’la yaptığı söyleşiyi “dört nala giden bir metin” diye tanımlamıştı. Gerçekten o kadar zihin açıcıydı, o kadar doyurucuydu ki, sanıyorum Türk basınının Altan Tan’ı keşfetmesinin miladı işte bu söyleşidir. Devlette, PKK’da, DTP’de ve İslamcı siyasetlerde aklına yatmayan her şeyi eleştiren bu adam, kalıplarla ve ezberlerle konuşan pozisyoncu entelektüellere hiç benzemiyordu, kendi özlemlerine ve analizlerine dayanarak konuşuyordu. Söyleşideki şu cümleler ise, eski ezberlerle bölgede hala feodalizmin egemen olduğunu ilan eden büyük “sol” partilerle dalga geçer gibiydi:

“Bu seçimlerin en önemli sonuçlarından biri de bölgedeki aşiret, ağalık, feodalite bitmiştir. Safter Gaydalı Bitlis’ten, Mehmet Tatar Şırnak’tan, Sedat Buçak Urfa’dan, İskender Ertuş Van’dan oy alamamıştır. Hiçbir aile hiçbir partiye binden fazla oy getirememiştir. Bölge artık sınıfsal ve siyasal olarka oturdu. Çünkü bölgede cidd bir yeni orta sınıf oluşuyor. Medyanın bunda rolü büyük. Her köyde internet ve çanak antenler var. O yüzden bu seçimin bölgedeki en büyük ağası kesinlikle ‘internet ağ’ olmuştur.”

Ona “İslamcı aydın” diyorlar, bence “dindar aydın” demek daha doğru. Bir “İslamcı aydın” şöyle konuşmaz:

“İslamcı kesim Kürt sorununun çok basite indirgiyor. ‘Diyarbakır belediyesi Konya belediyesi gibi olursa Kürt sorunu çözülür’ diyorlar. Siz bu insanlara aş mı, iş mi diyorsunuz. Yoksa Kürtlük mü? Oysa bunların hepsi bir arada olabilir.”

İTÜ Sözlük’ten “refugee” şöyle yazmış onun için: “Bazıları konuştuğunda bölücülük yapıyorsun diye susturulduğu konuşmaları o yapınca insan nedense paniğe kapılmıyor. Dinlemek mantıklı geliyor insana”

Ne kadar doğru bir değerlendirme… Boşuna denmemiş “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı…” diye.

Bu değerlendirmeyi bir nazariyeyle bitirmek istiyorum: Bazıları söylediğinde derhal hamaset gibi algılanabilecek sözler, onun dilinden döküldüğünde bambaşka bir sada veriyor. Şu soru-cevapta olduğu gibi:

“Sizin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı için AK Parti’den adaylığınız konuşuluyordur. Taraf gazetesinde sitem dolu bir yazı yazdınız. Adaylık beklentiniz gerçekleşmediği için mi böyle bir yazı kaleme aldınız?”

“Adaylık beklentisi olan bir insan böyle konuşmaz ve böyle yazılar yazmaz. Adaylık beklentisi olanlar hükümetin hoşuna gidecek sözler söylerler. Ben siyaseti bilmeyen, neyi nerede konuşması gerektiğini hesaplamayan bir kişi de değilim. Bizler şu an çözüm beklentisi içinde olan, Türkiye’nin nasıl bir değişim, dönüşüm yaşayacağını, İttihat ve Terakki’den beri gelen bir geleneğin nasıl değişeceğine kafa yoran insanlarız. Önümüzdeki seçimleri değil, önümüzdeki nesilleri düşünüyoruz.”

(www.aktifhaber.com, 12-2008)

 

Ergenekon sağ kolu Hizbullah’a mezarevler yaptırırken, kendisi de ölüm kuyuları yapmış. İşte cesetle dolu kuyular.

Mardin’de bir kuyudan çıkan iki iskelet ve cinayetlerin işlendiği dönemin İlçe Jandarma Komutanı’nın kimliği akıllara, ‘Hizbullah’ın mezar evleri gibi Ergenekon’un ölüm kuyuları mı var’ sorusunu getirdi.

Ergenekon terör örgütüyle ilgili hergün tüyler ürperten yeni bir iddia gündeme gelmeye devam ediyor. Tuncay Güney’in ‘Veli Küçük’ün ekibi tarafından yargısız infazlarla öldürülen binlerce Kürt kökenli vatandaşın cesetleri Mardin bölgesindeki BOTAŞ tesisleri yakınlarındaki kuyulara gömüldü’ iddiasının ardından, Katarlı Köyü’nde bir kuyudan çıkan iki ceset ‘Hizbullah’ın mezar evleri’nden sonra ‘Ergenekon’un ölüm kuyuları da mı var’ sorusunu gündeme getirdi. 1993-1996 yılları arasında bölgede kaybolan 17 kişinin yakınları iskeletlerin kendi yakınlarına ait olup olmadığının araştırılması için başvuru yaptı.

KOMUTAN UĞUR

Mardin’in Katarlı Köyü’nde 15 yıl önce JİTEM elemanlarınca kaçırıldığı iddia edilen Yusuf Tunç’un eşinin başvurusu sonrası Kızıltepe İlçesi Katarlı Köyü’nde üzeri kapatılmış bir kuşu mahkeme kararıyla açıldı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi avukatı Hüseyin Cangir’in girişimleriyle üzeri betonla kapatılan kuyu açıldı ve iki kişiye ait kemikler ve sivil kıyafet parçaları çıktı. Kuyudan çıkan iskeletlerle ilgili Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı geniş kapsamlı bir soruşturma başlattı. İskeletler savcılık talimatıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Fatma Tunç’un avukatı Hüseyin Cangir, kuyudan çıkan iskeletlerin Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan bazı kişilerin o dönemde Mardin Kızıltepe’de görevli olduklarını anlatan Avukat Cangir ‘Bunların başında o dönemde Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan tutuklu sanık Emekli Albay Hasan Atilla Uğur geliyor. Bu durum bölgedeki faili meçhullerin Ergenekon’la bağlantılı olabileceği ihtimalini güçlendiriyor’ dedi.

SUYUNU İÇMEYİN

İki cesede ait olduğu sanılan kemiklerin çıktığı betonla kapatılmış kuyuyla ilgili Avukat Hüseyin Cangir’den bir başka iddia daha geldi. Katarlı Köyü’nün terör nedeniyle 1993 yılında boşaltıldığını belirten Cangir ‘1993 yılında güvenlik gerekçesiyle köyün boşaltıldığını ve güvenli bölge olarak ilan edildiğini öğrendik. 1995’ten sonra köye dönüş başlayınca yetkililer köylüleri kuyu konusunda uyarmışlar. Köylülerden, cesetlerin çıktığı kuyunun suyunun içilmemesini istemişler’ iddiasında bulundu. Yetkililerin ‘suyu içilmesin’ diye uyardığı kuyudan iki iskeletin çıkması şüpheleri daha da artırdı.

Albay Uğur’un adı her yerde

Ergenekon tutuklusu emekli Albay Hasan Atilla Uğur’un ismi kayıtlara ‘PKK öldürdü’ şeklinde giren Albay Rıdvan Özden cinayetinde de geçmişti. ‘Fatih’ kod adlı PKK itirafçısı, Albay Özden’in dönemin Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı emekli Albay Hasan Atilla Uğur’un kurduğu ve kendisinin de içinde bulunduğu 9 kişilik ‘yetkileri sınırsız’ ekip tarafından öldürüldüğünü söyledi. Ergenekon tutuklusu Albay Uğur, Şener Eruygur’un Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde Jandarma İstihbarat Teknik Daire Başkanıydı.

İskeletlere yeniden yüz giydirilecek

Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilen kuyudan çıkan iki cesetle ilgili 17 ailenin başvurması nedeniyle iskeletlere Adli Tıp Kurumu’nda ‘Yeniden yüzlendirme’ metodu uygulanacak. Böylece iskeletlerin yakınları tarafından ilk önce teşhis edileceği buna göre eşkallere uyan yakınlara DNA testi yapılacağı öğrenildi.

Başka kuyudan üç ceset çıkmıştı

Mardin Katarlı Köyü’ndeki kuyudan çıkan iki iskeletten önce Cizre Silopi yolundaki bir kuyudan da 3 ceset çıkarıldığı öğrenildi. Şırnak Barosu bölgedeki 4 kuyunun daha açılması için Savcılığa başvurmaya hazırlanıyor. Tuncay Güney’in, Silopi’de öldürülerek asit çukurlarına atılan çok sayıda Kürt olduğunu öne sürmesi üzerine Şırnak Barosu suç duyurusunda bulunmuştu. Ölüm kuyularıyla ilgili star’a açıklama yapan Şırnak Baro Başkanı Avukat Nuşirevan Elçi, ‘Ergenekon iddiamanesi Tuncay Güney’e dayandırılıyor. Bu nedenle Güney’in asit çukurlarına atılan çok sayıda Kürdün bulunduğu yönündeki iddiaları üzerine Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Ergenekon sanıklarının asıl çalışma alanları bölgemizdir. Körfez savaşından sonra atıl hale gelen Cizre-Silopi yolu üzerindeki dinlenme tesislerinden birindeki kuyuda 2004 yılında 3 ceset çıkarılmıştı. Aynı güzergahta bulunan başka tesislerdeki 4 kuyuda da cesetler olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle 4 kuyunun açılması için savcılığa müracaat edeceğiz’ dedi.

Tuncay Güney anlatmıştı

Ergenekon’un karakutusu Tuncay Güney, Katarlı’daki cesetler bulunmadan aylar önce, Küçük ve JİTEM’in Mardin bölgesinde infaz ettiği kişileri BOTAŞ tesisleri çevresindeki kuyulara gömdüğünü anlatmıştı. Faruk Arslan’ın ‘Karakutu: Ergenekon’un Karanlık İsmi Tuncay Güney’ adlı kitabında Güney’in şu ifadeleri dikkat çekiyordu: Küçük’ün ekibi ve JİTEM’cilerin kullandığı mekanlar buralarıydı. Net adres olarak, Habur sınır kapısına giderken Mardin’in eski ilçesi Cizre’den sınıra yakın yerde solda karşına bir tesis çıkar, askerler koruyordur. Orayı kazarsan çok ceset çıkar. BOTAŞ’ın Diyarbakır, Batman, Adıyaman’da da işletmeleri var, oralara da bakılsın.

‘Eşinin cesedi kuyuda’

Mardin Katarlı Köyü’nde 15 yıl önce eli silahlı kişilerce kaçırılan Yusuf Tunç’un eşine gelen ‘Yusuf’un cesedi üstü kapatılan kuyuda’ ihbarı ‘ölüm kuyuları’ için fitili ateşlemişti.

(Star Gazetesi, 12-2008)

                                                                               

Önceki                                                                                                                              Sonraki

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol