GiRAY ERDOGAN net
Ana Sayfa
Genel kultur
ilginc buluslar
Siyasi Sohbetler
Anketler
Bilim arastirma
MEDİCAL
=> Depresyon nedir ?
=> Kronik Uykusuzluk
=> Panik Atak - Stres Nedir?
=> Sosyal Fobi
=> Somatizasyon
=> Hipnoz
=> Uyku sorunlari
=> Deprem psikolojisi
=> Alkol Bagimliligi
=> Cocuk Psikolojisi
=> OTiZM
=> Cocuklugumuz
=> ŞİZOFRENİ VE PSİKOZ KAVRAMI
=> Genel Psikiyatri
=> Saplantilar
=> Yeme Bozukluklari
=> Evlilk sorunlari
=> Bunama
=> iNTiHAR
=> DiGER BASLIKLAR
=> DIGER BASLIKLAR 1
GALERi
DIGER BASLIKLAR 1

Dürtü Kontrol Bozukluğu Sanal Da Olabilir.

Dürtü Kontrol Bozukluğu Sanal Da Olabilir.

Her insan yaptığı davranışı kendi kişilik, ahlak ve inandığı yada yıllardır oluşturageldiği davranış kalıbı süzgecinden geçirir. Çok ekstra bir durum olmadığı müddetçe de davranışlar kontrol altındadır. Yani içinden geldiği gibi davranmaz insanlar. Yani, bir filtreden geçirir önce davranışını sonra yapar. Ancak bazıları için durum biraz daha farklıdır.

İçinden geldiği gibi, hiçbir kural tanımadan davranmanın adıdır dürtü kontrol bozukluğu. Yapmamanız gerektiğini düşündüğünüz işler oldu mu hiç ? Ya da yaptıktan kısa bir süre sonra yaptığınız için pişman olduğunuz. Yada yazdığınız bir elektronik posta iletisinin gönder tuşuna basınca ben ne yaptım tüh vah dediğiniz. Yada iletiyi gönderdiğiniz kişiye defalarca özür maili gönderdiğiniz. Öfkenize mani olmayıp patladığınız ve sağı solu dağıttığınız oldu mu peki? Bunlar her insanın hayatında yaşanabilecek ihtimallerdir. Hepimiz bunları bazen yaşarız ama alışkanlık haline geldi ise o zaman dikkatli olmak ve ne oluyor bana demek gerekir.
Ne tür dürtü kontrol bozuklukları vardır.
Genel olarak dürtüler hakim olamayarak sonunda pişman olunacak işler yapma durumuna dürtü kontrol bozukluğu diyoruz. Bunların en sık görülenlerinden biri öfke patlamalarıdır. Bazen ufak tefek nedenlerle de olsa büyük tepkiler vermekle karekterize bir durumdur.
Piromani de ise yangın çıkarma ve ateş yakmaya karşı dayanılmaz bir istek vardır derinlerden gelen. Trikotilomani de yine dürtü kontrol bozukluklarından biridir ve saç, kirpik gibi vücuttan kıl koparma şeklinde özetlenebilir. Bazen deriyi koparmaya kadar varabilir.

Çok bilinen ve romanlarda filmlerde gizemli bir şekilde işlenmiş içindeki çalma dürtüsüne karşı koyamama ile kendini belli eden bir durum vardır ki ona da kleptomani diyoruz. Burada kişi kendini kontrol edemeden ihtiyacı olmadığı halde maddi değeri çok küçük bile olsa çalma dürtülerine karşı koyamaz.
Yine patolojik kumar oynama ayrı bir kontrol sorunudur ki bir çok psikiyatrik rahatsızlıkla beraber kendini gösterebileceği gibi sadece kumar oynamaktan kendini alıkoyamama olarak ta görünebilir.
Tüm dürtü kontrol bozukluklarında yapılması gereken en önemli tedavi metodu iç görü kazandırmaya yönelik uygulanacak terapilerdir. Ancak bu durumlar başka psikiyatrik rahatsızlıklarla birlikte görülecek olurlarsa o zaman bu kişilere de uygun ilaçlar başlanarak tedavileri sağlanabilir. Bu tür dürtü kontrol bozuklukları depresyon , mani , kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk , davranış bozukluğu , dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu , madde bağımlılığı gibi bir çok psikiyatrik duruma eşlik edebilir.
Ben son zamanlarda tüm bu dürtü bozukluklarına ilave edilebilecek yeni bir durumu daha ilave etmek istiyorum. Bu bilimsel bilgide yok henüz. Ama yaşamsal bilgide pek çoğumuzun başına geliyordur. Yazışmalar için kullandığınız elektronik posta iletilerini yazarken yaşanan dürtü kontrol sorunu. Reel yaşamda yapamadığınız bazı şeyleri dijital alemde yapma. Bu bazen sonradan pişman olunsa da web dünyasında geçirilen zaman ve ziyaret edilen siteler için geçerli olabilir. Her seferinde kendi kendine pişmanlıklarını ifade edip ama her akşam internetin başına geçtiğinde ziyaret ettiği porno siteler için kendi kendine belalar okuyan danışanlarımdan tutunda, chatte geçirdiği zamandan dolayı sorun yaşayanlara kadar çok ciddi bir grubu ilgilendiren durum oldu artık bu. Bir ucu ile bağımlılık diğer ucu ile sanal dürtü kontrol bozukluğu olarak adlandırabileceğimiz bir durumdur bu yaşanan. Sanal alemde dürtü kontrol bozukluğu adını koymayı öneriyorum meslektaşlarıma.

Sağlıklı ve kontrollü tepkiler verilecek zamanlarda yaşamanızı dilerim.

Deli kim? Napolyon mu? Kredi kartından nakit çekenler mi?

Bu yazı Popüler Psikiyatri Dergisi 42. sayısında yayınlanmıştır.

Bu günlerde ismi lazım değil baş harfi “F” olan bir banka, reklâmlarında kredi kartından nakit çeken bir kişiyi "delirmiş olmalı" deyip ambulansa paketleyip götürüyor. Bu bankayı tercihin ne kadar akıllıca olduğunu bilemem. Kendileriyle tanışıklığım, sadece teknoloji ürünleri satan bir mağazadan satın alacağım ürünü, o bankaya ait kredi kartı ile almam halinde %15 indirim yapacaklarını söylemeleri ile oldu. Üstelik 8 ay taksitle. "Peşin ödeyeyim, indirim yapın" dedim. Yapmadılar. Alacağım ürünün fiyatı 2000 YTL civarında olduğu için 300 YTL lik bir fark doğuyordu. Kredi kartını hemen mağazadan temin ederek ürünü satın aldım. Ama almaz olaydım. Her gün en az iki kısa mesajla taciz etmeye başladırlar. Kefilsiz 5000 YTL kredimi hemen alabilirmişim. Olur, başka? Şu gün şu kadar alışveriş yapın filanca yerden, ödemelerinizi iki ay sonra başlatalım. Benim yerime ödeyeceklerini söyleseler anlayacağım. Ama onu da demiyorlar!

Neyse tüm bunları bir kenara bırakalım. Kredi kartını çarşıda, pazarda dağıtan bankalar bizden daha akıllı olsalar gerekir ki limitini de kallavi koymayı ihmal etmiyorlar. Aslında yaptıkları bir balıkçının oltasını atıp beklemesinden ibaret. Dertleri balıkları toplamak tek tek. Cebinizde olmayan parayı harcamanızı ve sıkıştığınız yerde kredi kartının asgari ödeme miktarını aşıp faiz çarkına düşmenizi bekliyorlar. Çok akıllılar. Çünkü ödemelerini düzenli yapan kredi kartı kullanıcısının hiçbir cazibesi yok. Asgari ödemeyi yapacaksınız ki faiz işleyecek banka parasına para katacak. Paralar küçük belki ama sizin gibi binlerce, on binlerce kişi olunca rakamlar büyüyor, büyüyor adeta bir kartopunun çığ haline gelmesi gibi. İşte bu yüzden daha çok kredi kartı dağıtıyorlar, alışverişlerinizi kredi kartına yönlendiriyorlar. Yine bu yüzden memleketimde ekonomiyi kayıt altına alacağız bahanesiyle, harcanan her paradan bir miktarı yurt dışına göndermemizi sağlıyorlar. Evet, çok akıllısınız.

Biz de akıllı olalım: Kredi kartı yerine nakit harcayalım. Yaptığımız her alışverişin fişini alalım. Böylece kendi ekonominizi düze çıkarırken memleket ekonomisinin de düze çıkmasına ufak da olsa bir katkıda bulunmuş oluruz. Cebimizde olmayan ya da kazanamayacağınız parayı harcamanın getireceği sıkıntıları yaşamamış oluruz. Birçok kişi cebinde olmayan parayı harcayıp bir süre sonra sıkışıyor. Kişi kendi yaptığından sorumludur elbet. Ancak kredi kartı intiharlarının müsebbibi bankalar olduğu kadar, onları denetlemeyen ve gelişigüzel kredi kartı dağıtılmasına müsaade eden devlet de aynı zamanda sorumludur. Kredi kartı çılgınlığımız bu hızla devam ederse her gün yeni insanlar için deniz bitecek ve karaya vuran bir sürü insan sosyal sorunları da beraberlerinde getirecek.

Şimdi geleceği belli olmayan bir parayı harcayan kişinin ne kadar akıllıca davrandığını sorgulayalım : Psikiyatrik tanılarda sınır koymakta zorlanmanın çok ciddi bir sorun olduğu üzerinde durulur. Bu konuda kişilik bozukluğu olan bir kişi sosyal ilişkilerinde, cinsel yaşamında ve para harcama konusunda zorlanır. Örneğin sınırsız harcar, ilişkilerine sınır koyamaz. Manik bir kişi de yine ilişkilerinde sınır sorunu yaşar ve kazandığından çok harcar. Çoğunlukla da hastalık dönemi bittiğinde ödeyemeyeceği kadar çok harcamış olarak dönemden çıkar. Ödeme zamanı çoğu kere depresyon dönemine denk gelir ve ödeme güçlükleri depressif hali daha da ağırlaştırır. Burada kişinin sorunları bankayı ilgilendirmez o kanunen alacaklıdır ve hakkını almak için bir süre sonra yasal yollara başvurabilir. Böylece ortaya çıkan sorunun boyutu biraz daha büyür. Bu sorunu yaşayanların sayısı arttıkça sosyal patlamaların da yaklaştığını söylemek safdillik olmaz.

Her ne şekilde olursa olsun insanın yaşamına koyması gereken sınırlardan biri de ekonomik sınırlardır şüphesiz. Atasözlerimizin arka planında çoğu kere ciddi psikodinamik süreçler yatmaktadır. “Ayağını yorganına göre uzatmak" bu anlamda psikiyatrinin koymaya çalıştığı sınırları tam olarak ifade eder.

Şimdi gelelim ana konuya; banka kredi kartından nakit çeken adama "deli" demek ne kadar etiktir? Bu bir damgalama mıdır? Bu bir aşağılama ifadesi midir? Deli olmak kişinin kendi elinde olan bir şeydir de ondan mı delirmiştir?

Kişinin şuur ve hareket serbestîsi olmadan yaptığı bir şeyde mesul tutulmadığı ve ceza almadığı da varsayılırsa, hakikaten "delilik" tam bir mazur görülme halidir. Gerçeği değerlendirme yetisinin kaybolduğu ve buna bağlı olarak kendi kafasında ürettiği bir takım değerlerle hayatını idame ettiren ve çoğunluğun değerleri ile örtüşmediği için de farklı algılanan kişiye delilik ithaf edilir. Peki, biz tarihte deliye deli olduğu için zil takıp ortalıkta dolandırmış mıyız? Hayır. O halde deliye bile deli demeyen bir kültürün mirasçıları olarak biz, bir reklam kampanyasının ana sloganı haline getirilmiş delilik damgalamasına sadece gülüp geçecek miyiz ? Görsel reklamlarda banka kartından para çektiği için kendine ya da çevresine zarar vermesi engellenmek için kullanılan gömleği giydirip ambulansın arkasına tıkmak ve Napolyon’un bile “para para” dediği halde eleştirdiği bir adama deli diyerek reklam yapmak ne kadar doğrudur.

Ben “F” harfi ile başlayan bankayı yaptığı reklâmdan ötürü, “deli” damgalama kelimesini bu şekilde kullandığı için kınıyorum.
Kredi kartı çılgınlığına dur demedikleri için yetkilileri de kınıyorum. Soysal patlamaların önüne sadece muhtaçlara ekmek, kömür dağıtmakla olmaz. İnsanların sosyal sorunlarını artıracak yollardan gitmelerini de önlemelisiniz. Kredi kartı çılgınlığında susuzluğu deniz suyu ile gidermek gibi bir durum vardır. Nakit ihtiyacınızı karşılamak için bankadan kredi almak günü birlik ihtiyaçlar için nakit kredi kullanmak susayan bir adamın deniz suyu içmesi ile susuzluğunun biraz daha artmasına benzer. Yandıkça içer, içtikçe yanarsınız. Bunun çaresi az da olsa tatlı su içmektir. Yani zaruri ihtiyaçlar dışında tasarruf etmektir. Zorunlu olmayan harcamalarımızı ise paramız olursa yapmaktır. Yani neymiş, ayağımızı yorganımıza göre uzatmakmış!

Şimdi sorarım size, deli kim? Napolyon mu? Kredi kartından nakit çekenler mi?

N.V. GOGOL ün DELİ adlı oyununu seyredebilirsiniz.

Eser : N.V. GOGOL
Uyarlayan – Yöneten – Oynayan : DEVRİM SALTOĞLU
Müzik : EREN ÖZEK



Gogol’ün eserlerini, onlara ilk rastladığım günden beri fazlasıyla sevmişimdir.
“Ölü Canlar”ı, “Palto”yu, “Müfettis”i hep ayrı bir yere koymuşumdur ama “Bir Delinin Güncesi” beni en çok etkileyendir. Tüm insanların zaman zaman bu deli adamla yakınlaştıklarını düşünmüşümdür. Bazen biraz kendimizi koyuvermemiz bizi bir anda Gogol’ün Deli’siyle dans eder halde bulmamıza yol açabilir. Ben her yabancı esere istesem de istemesem de hep kendi ülkem insanı olsaydı yaklaşımında bulunduğum için “Bir Delinin Güncesi”ni baştan yazdım ve Türkiye’ye uyarladım. Hem bambaşka bir şey oldu, hem de tamamen aynı kaldı.
Tiyatro Furi izleyicilerinin bu ve bundan sonraki oyunlarda tiyatro sofrasından tadı damağında ama doymuş olarak kalkmaları en büyük dileğim.
İyi Seyirler..

www.tiyatrofuri.com dan ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
Biletler www.biletix.com adresinde...
Devrim Saltoğlu

                                                                               
Önceki                                                                                                                              Sonraki

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol