Kısaca kişinin gerçeklikle alakasını koparan akıl hastalıklarının genel adıdır. Psikozlar en basitinden birkaçgün süren kısa psikozlar ve bazen bir ömür boyu devam edebilen şizofreni yelpazesinde çok fazla sayıda hastalık ihtiva eder.
Hayatımızın en büyük nimetlerinden biri şüphesiz akıldır. Aklımız sayesinde gerçekleri çarpıtmadan kavrar ve ona uygun sonuçlar çıkarırız. Şizofreninin de içinde bulunduğu psikozlar dediğimiz hastalıklarda kişilerin gerçeği değerlendirmesi bozulur. Psikiyatrik hastalıklar içinde sıklığı olarak % 3-5 arasında değişen şizofreni yıllar boyunca insanların hem korktuğu hemde ilgi duyduğu bir hastalık olagelmiştir.. Bunun nedeni gizemli bir yaşam ve normal davranışların ötesine gitmekte yatar sanırım.
ŞİZOFRENİ BELİRTİLERİ
1-HEZAYANLAR
Gerçeğin ötesinde kendi kafasında kurduğu şeyleri gerçeklermiş gibi değerlendirme. İkna için makul delillerle bile onları değiştirememe. Paranoid kıskançlık yada büyüklük hezeyanları gibi.
2-İŞİTSEL VARSANILAR
Kulağına gaiblerden sesler gelmesi, gözüne kimsenin göremediği varlıkların görünmesi burnuna kötükokular gelmesi gibi.
3-KONUŞMA İÇERİĞİNDEKİ GARİPLİKLER
Kelime salatası yada anlamın birbirinde kopup konuşmanın içeriğinde bir bütünlük olmaması durumu vardır.
4-GARİP DAVRANIŞ
Ortalık yere çişini yapma yada herkesin ortasında masturbasyon yapmayı makul görme gibi yada hiç hareket etmeden uzun süre kalma vs.
5-MİMİKLERDE GARİPLİK
Kişinin yüzünde donuk bir duygu ifadesi varlığı, konuşmamam yada kişinin herhangi bir olay karşısında duygu ifade edecek jest ve mimik göstermemesi.
Sayılan belirtilerin hepsinin bir şizofrende olması gerekmez. İlk ikisi var ise kişiye psikoz grubu hastalıklardan birisi var deriz. Bunlar içerinde süre ve hastalığın şiddeti şizofreni demek için gerekir. 6 aydan daha uzun bir süre psikoz belirtileri gösteren hastalara şizofreni diyebiliriz.
ŞİZOFRENİ TİPLERİ
Şizofreni tanısı konulduktan sonra alt tiplere ayrılır. Tabloya hakim olan belirtinin tipine göre yapılan alt tiplemelr hastalığın geleceği ve nasıl olabileceği (prognoz) hakkında da ön kestirme yapmamıza yardımcı olur. Bu tipleri kısaca şöyle sıralayabiliriz.
1-PARANOİD TİP ŞİZOFRENİ
Bu tip şizofrenlerde hastalığın normal insanlardan ayırdedilmesi oldukça zordur. Çünki kişilerde hezeyanları doğrultusunda zaman zaman yapabilecekleri davranış dışında etrafa garip gelebilecek çok fazla belirti yoktur. Bir veya birkaç hezeyana ek olarak sıklıkla kulağa gelen sesler vardır. Bu hastalar diğer şizofreni alt tiplerinde olduğu gibi garip davranışlar garip konuşmalrda bulunmazlar. Hatta bazen çevrelerinde hezeyanlarına inanan insanlar bile bulunabilir. Şizofreninin bu tipi ile yine bir psikoz olan Hezeyanlı Bozukluk çok sıklıkla karıştırılabilr.
2- DESORGANİZE (DAĞILMIŞ TİP) ŞİZOFRENİ
Bu hastalar da dağılmış konuşma ve dağılmış davranışlar görülebilir. Yani saçma sapan konuşmalar yada etrafa saçma gelen davranışlar yaparlar. Yüzlerine bakılırsa donuk bir yüz ifadesi yada mevcut durumu ile alakasız bir duygulanım gösterirler. Yani ağlanacak şeye gülebilirler, gülünecek şeye ağlayabilirler. Yada duygulanım ifadeleri anlamsız yere sık sık değişir.
3-KATATONİK TİP ŞİZOFRENİ
Şizofreninin bu tipinde hastalarda uzun süre aynı garip postürde (duruş, vaziyet lama) duruşlar ve aşırı hareketsizlikler, açıkca amaçsız olarak yapılan ve dış uyaranlardan etkilenmeyen aşırı hareketler yada aşırı negativist davranmalar olabilir. Bu tip Şizofreni hastaları karşısındaki insanın hareket ve davranışlarını tekrarlaabilirler.
4-FARKLILAŞMAMIŞ TİP ŞİZOFRENİ
Hasta muyene edildiğinde şizofreni tanısı konur ancak yukarıdaki alt tiplerden hiçbirisi tam olarak ayırdedilemezse bu tanı konur.
5-TORTU TİP ŞİZOFRENİ
Belirgin olarak şizofreni belirtileri artık kalmamıştır ancak daha cok duygulanımdaki (affect) küntüğn sürdüğü ve şizotreni beliritlerinin yumuşamış halde devamettiği durumlarda bu alt tip şizofreniden bahsedilir.
HASTALIĞIN TANISI
Psikoz belirtileri başladıktan sonra en az 6 ay devam etmesi gerekir ki hastaya şizofreni tanısı konulsun. Eğer daha kısa süre geçti ise hastanın tanısı tam olarak konmaz beklenir. ( Kısa psikotik bozukluk, Şizofreni benzeri bozukluk vs)
Bazen şizofreni yaşanılan genel tıbbi bir duruma bağlı olarakta ortay çıkabilir. Bunun ayrımını tam olarak yapmak mümkün değildir. Ancak hastalıkla şizofreni arasındaki ilişki bilimsel olarak doğrulanırsa bundan söz edilebilr.
Alkol ve madde kullanımına bağlı psikozlar ve şizofreni bundan sonraki yıllarda sanırım daha fazla ortaya çıkacaktır.
Şizofreninin tedavisinde yeni çıkan ilaçlar büyük ufuklar açmıştır. Bu ilaçların bazen yıllarca toplumdan kaçmış hastalara bile faydalı olduğu görülmektedir. Tedavide ilaçlar ilk sırada gelir. Bu hastalık için psikoterapilerin yeri neredeyse yok gibidir. Sosyal yardımlar ise toplumsal uyumun daha iyi olmasını sağlar. Böylece şizofreni hastalığının ortaya çıkardığı fiziksel ve sosyal yıkım çok daha uzun sürede ve daha az ortaya çıkar.
İLAÇ KULLANIMI VE BAĞIMLILIK
Halk arasında bütün sinir ilaçlarının bağımlılık yaptığı ve uyuşturucu ilaçlar olduğu yolunda yaygın bir inanış vardır. Temelde bu inanış psikiyatrik hastalıkların doğan seyrini bilmemekten ve ilaçların etkilerini yanlış yorumlamaktan kaynaklanır. Özellikle antidepressan ilaçların yani depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların kesilmesi ile hastalık belirtilerinin tekrar nüks etmesi hasta ve yakınları tarafından ilaca bağımlılık olarak yorumlanmaktadır.
Oysa hastanın iyileştikten sonra da belli bir süre ilacını kullanmak zorunda olması bilimsel anlamda bu bağımlılığı ifade etmemektedir. Bunu sıkça kullandığım bir örnekle ifade etmeye çalışayım. Siz derin bir uçuruma düşseniz ve bu uçurumun dibinde iken bir kişi size ip uzatsa ve siz de bu ipe tutunarak tırmanmaya başlasanız, ama tam yukarıya ulaşmadan hafif bir düzlük görünce tamam bitti deyip ipi bıraksanız tekrar düştüğünüzde neden düştüm diyebilir misiniz ?
İşte psikiyatrik hastalıklarda da sık yapılan bir yanlış var ki oda şikayetlerdeki düzelmeler başlar başlamaz ilacın kesilmesidir. Oysa her şey düzeldikten sonra bile bir süre ilaç kullanmak zorundayız. Bu süre depresyonda tam düzelmeden sonra hiçbir belirti yokken bile 6 aydır.
Diğer yandan psikiyatrik ilaçların (diazem , akineton ve benzeri birkaç ilaç dışında) bağımlılık oluşturma ihtimali pek yoktur. Bu ilaçlarda yeşil reçete ile satılmakta ve doktor kontrolü altında kullanıldıklarında gayet faydalı ilaçlardır. Ancak bazen kötüye kullanılabilmektedirler ki bunun da önlenmesi çok fazla mümkün olamamaktadır.
Kısaca psikiyatrik hastalıklarda hekimin önerdiği uygun doz ve uygun sürede kullanılan ilaçların bağımlılık yapma ihtimali yoka yakın derecede azdır. Eğer ilaç kesildikten sonra bir takım sıkıntılar nüksediyorsa o zaman kullanılan ilacın bağımlılık etkisinden değil, yaşanılan hastalığın hala mevcut olduğundan şüphe etmek gerekir.