İKİ ZOR SORU
SORU 1
Bir kadın tanıyorsunuz ve hamile. Sekiz çocuk sahibi, üçü sağır, ikisi
kör,
biri geri zekalı ve kadın da frengili.
Bu kadına kürtaj önerir
miydiiniz?
Bu sorunun cevabına bakmadan önce şu soruyu yanıtlayın.
SORU 2
Yeni bir lider seçme zamanı ve öyle bir an geliyor ki lideri sizin
oyunuz
tayin edecek.
Üç aday var ve adaylarla ilgili gerçekler de şunlar:
Kimi tercih edersiniz?
Aday A
Düzenbaz politikacılarla işbirliği yapar, falcılara danışır.
İki metresi vardır. Sigaralarını uç uca ekler ve günde 8 ila 10 martini
içer
Aday B
İki defa işten kovulmuş, öğlene kadar uyur. Kolejdeyken afyon içicisi
ve
her akşam 1 litreden fazla viski içer.
Aday C
Gözde bir savaş kahramanı. Vejeterjen, sigara içmez, nadiren bir bira
içer
ve karısını
asla aldatmamıştır.
Bu adaylardan hangisini tercih ederdiniz?
Önce karar verin,
Ama cevaplara bakmayın...
Sonra aşağıya kaydırın ve cevaplara bir bakın
Aday A Franklin Roosevelt
Aday B Winston Churchill
Aday C Adolf Hitler
Bu arada ilk sorudaki kadına kürtaj yaptıysanız Beethoven'i
öldürdünüz.....
İlginç değil mi?
BİRİSİ İÇİN HÜKÜM VERMEDEN ÖNCE ÇOK ÇOK İYİ DÜŞÜNÜN......!!!!!
ARKADAŞIMAA....
canım arkadasım 'a sonsuz sevgilerimle ... Eski Türklerde Askerler
savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için
sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Atalarımız
genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir
taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ dan
ARKADAŞ şeklinde dilimize yerleşmiş ve bugün bile güvenebileceğimiz, bizi
arkadan vurmayacak olan, samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz
isimdir. Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk, kendinden emin
bir şekilde sorar; -Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye
varsın ki bu dünyada? Arkadaşlık cevap verir: - Sen gittikten sonra
bıraktığın gözyaşlarını silmek için...Hiç bir zaman arkadaşsız kalmaman
dileğiyle... Bu hafta ulusal arkadaşlık haftası.. Arkadaşlarına, onları ne
kadar düşündüğünü göster! Bunu tüm ARKADAŞ olarak düşündüklerine gönder, bu
mesaji sana yollayana geri göndermek demek olsa bile..
Hiç kalp kırdınız mı veya kalbinizi kıran oldu mu? Sanıyorum insan oğluna özgü duygular bunlar. Zira başka hiçbir canlıda böyle bir duygunun var olduğuna inanmıyorum. Evinizde beslediğiniz bir köpeğe kızarsınız, söylenirsiniz hatta yeri gelir bir tekme atarsınız, fakat yine de o size asla darılmaz. Kısa bir süre sonra sizi gördüğünde sevgiyle kuyruğunu sallar, sevgi dolu gözlerle bakar.
Biz insanlarda durum başka. Kalbiniz kırıldığında tüm herşeyi unutursunuz, o olay sanki dünyanın en kötü olayıdır. Dünya başınıza yıkılmıştır. O insanı bir daha affetmemeyi düşünürsünüz. Onunla olan tüm iyi anılar birdenbire silinmiştir hafızalardan. Belki şok olmuşsunuzdur, böyle bir hareket beklememişsinizdir ondan. Ama olan olmuş, kırılan kırılmıştır.
Yıllar önce Malatya'da huzur evinde bir yaşlı ile sohbet ediyordum. Zaten oldum olası yaşlı insanları severim. Anıları çok olur onların. Şiire meraklı bir ihtiyardı, hemen ayak üstü dörtlükler uyduruveren bir ihtiyarcık. Sohbet sırasında derin bir iç çekerek;
"Kırma dostun kalbini,
Onaracak ustası yok.
Soldurma gönül çiçeğini,
Sulamaya ibrik yok." demişti.
Sevgiyle bakan, artık iyice çukura kaçmış gözlerinde bir an parıldayan bir damla yaş gördüm. Belki geçmişte yapılan bir yanlışı anımsamıştı. Zaten yine onunla cezalar, kanunlar, hapishaneler üzerine yaptığımız bir söyleşide;
"Cezaevleri boşuna. En güçlü cezaevleri vicdanımızdır. Vicdanın rahat olmadıktan sonra suçun affedilmiş, özgür kalmışsın ne çare? Vicdanın olmadıktan sonra en berbat mapus damlarının sana faydası ne?" demişti.
O günden sonra davranışlarıma, sözlerime, sosyal ilişkilerime daha bir dikkat eder oldum. İnsanları kırmamayı, kırılsam da kırmamayı ilke edinir oldum. Bazen bilmeyerek de olsa birilerini kırdıysam ve o kırdığım insan bunu bana hatırlatırsa, o vicdan azabı bana zaten yeter. O insanı tekrar kazanabilmek için şartlar ne kadar zor olsa da yine de denemeyi göze alırım. İhtiyarın dediği gibi "Onaracak ustası yok" olmasına rağmen, usta titizliğinde olmasa da çıraklık mertebesinde çaba gösteririm. (her ne kadar bazen karşımdaki tarafından aptal yerine konulsam da)
Günümüz insanı daha gerçekçi, sosyal ilişkiler hep karşılıklı çıkarlar ile donanımlı. Kalp kırılmış, kırılmamış, dostluklar bitmiş, bitmemiş önemi yok. Önemli olan o günü kâr ile kapatabilmek. Dostum bana küsmüş, küserse küssün,onun bileceği bir iş mantığı hakim.
En güzeli geçmişte kalan dostluk değerlerine sahip çıkmak, birbirimize daha saygılı, daha hoşgörülü yaklaşabilmek, hepsinden önemlisi kişilere karşı içimizdeki o kahrolası önyargıyı yok edebilmek.
kalp kıran insanların nasıl bir ruh yapısına sahip olduklarını çok düşünmüşümdür. Galiba onlar hayatlarında kendilerine hiç değer verilmemiş, sevilmemiş, öz güvenlerini kaybetmiş zavallılar.
karşınızdaki insanın iyi niyetini aptallık olarak görüyorsanız inanın siz aptalsınızdır.
kalbinizi inciten insanlara karşı kırıcı olmadan cevap verebilmek, çok sağlıklı bir ruh yapısının ve her yönüyle güçlü bir kişiliğin ürünüdür.
Herşeye rağmen kalp kırmayı ilke edinmiş ve bunu üstünlük sayanları da vicdanlarıyla başbaşa bırakıp yollarının açık olmasını dileyelim...
--
Bir karınca yuvasını kaybetse,O gece yatamam kaygımız vardır,Bir yaprak dalından sararıp düşse,Ezilir yüreğim duygumuz vardır..Ha kutuplarda bir eskimo genci,Ha Afrikada garip bir zenci Farketmez ne dili ne dini,ne rengi,Madem ki insandır saygımız vardır.. !
|