GiRAY ERDOGAN net
Ana Sayfa
Genel kultur
ilginc buluslar
Siyasi Sohbetler
Anketler
Bilim arastirma
MEDİCAL
GALERi
Domuz gribi nedir , nasil korunulur?

Domuz gribi nedir, nasıl korunulur?

Ekim 21, 2009 Giray Erdogan Yorumlar kapalı
 

Domuz gribi nedir?

Domuz gribi, normalde domuzlarda görülen A tipi grip virüsünün yol açtığı bir solunum hastalığı olarak biliniyor ve bu hastalık hızla yayılabiliyor.

Swine flu - Domuz Gribi

Swine flu - Domuz Gribi

Domuz gribi insana bulaşır mı?
Domuz gribi domuzdan insana ve insandan insana bulaşabiliyor. Virüse karşı insanın doğal bağışıklığı bulunmuyor. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ ya da WHO:World Health Organization), hastalığın kontrolden çıkmak üzere olan geniş çaplı salgın olabileceği uyarısında bulunuyor.

Domuz gribi belirtileri nelerdir?
Belirtiler normal insan gribi belirtilerine benzer ve

  • Ateş
  • Öksürük
  • Boğaz ağrısı
  • Burun akıntısı
  • Vücut ağrıları
  • Baş ağrısı
  • Titreme halsizlik bazı vakalarda kusma ve ishal bildirilmiştir.
    Geçmişte zatürre ve solunum yetmezliği gibi ciddi hastalık ve ölümlere neden olduğu bildirilmiştir.

Domuz eti yiyenler domuz gribine yakalanır mı?
Domuz etinin yenmesiyle domuz gribi virüsü bulaşmıyor. Virüs solunum yoluyla bulaşmakta.

Bu virüs, domuzlarda yeni bir grip türü mü?
İnsanlardaki grip virüsü gibi, domuz gribi virüsü de domuzlarda sürekli değişim gösteriyor. Domuzların solunum yollarında domuz, insan ve kuş gribi virüslerine duyarlı alıcılar bulunuyor. Dolayısıyla domuzlar, virüslerin eş zamanlı bulaşması halinde yeni grip virüslerinin ortaya çıkma ihtimalini artırıyor.

DSÖ’ye göre, Meksika’da ölümlere neden olan domuz gribi virüsü A/H1N1. Bu virüs insandan insana bulaşabiliyor. A/H1N1 virüsü, insan, domuz ve kuş gribi virüslerinin karışımından oluşuyor.

Domuz gribinin tedavisi var mı?
Oseltamivir veya zanamivir kullanımı domuz gribinin önlenmesinde CDC tarafından tavsiye edilmektedir. İlaç kullanımı hastalığın seyrini hafifletmekte ve daha hızlı bir iyileşmeyi sağlayabilmektedir. Bunun yanı sıra ciddi komplikasyonların da gelişmesi engellenmiş olur. Antiviral ilaçlara, semptomların görülmeye başlamasından itibaren ilk iki gün içinde başlanması gerekir.

Domuz gribinin aşısı var mı?
Evet var.

500 bin dozluk domuz gribi aşısı Türkiye’ye geldi. Ankara ve Diyarbakır’da görülen vakalar yüzünden bazı okulların tatil edilmesiyle paniğe kapılan vatandaşlar, doktorların ağzından çıkacak kelimelere bakıyor.

PROF. DR. SERHAT ÜNAL: Bağışıklık sistemi zayıf olana öneririm
DOMUZ gribi binde 1-1.5 öldürüyor. Şu haliyle mevsimsel gribe göre daha az tehlikeli gibi düşünülmemeli. Bir virüsün tehlikesini, ne kadar sıklıkta görüldüğü ve ne kadar çok öldürücü olduğu belirler. Domuz gribi az öldürüyor ama çok sık görülüyor. Virüsün çok hızlı yayılması halinde kısa sürede, başta sağlık çalışanları olmak üzere çok kişiye bulaşmasıyla ciddi iş gücü kaybına, tedavi için ekonomik zarara, eğitim sisteminde aksamalara yol açacaktır. Domuz gribi aşısını da aynı mevsimsel aşı da olduğu gibi, ‘65 yaş üstü bağışıklık sistemi zayıflamış olanlara, karaciğer, böbrek, kalp yetmezliği çekenlere, kanser tedavisi görenlere’ yapılmasını öneriyoruz. Yumurtaya alerjisi olanlar yaptırmamalı. Mevsimsel aşı olanlar aynı zamanda domuz gribi aşısı da yaptırabilirler.

DOÇ. DR. ÖNDER ERGÖNÜL: Soğukkanlı olun DSÖ’yü dinleyin
BİR sağlık çalışanı olarak bu aşıyı vurulmam gerekiyorsa vurulurum, hastalarıma da tavsiye ediyorum. Muhtemel bir salgında sağlık çalışanları aktif çalışmak zorunda. Üç günlük iş güç kaybı sıkıntı yaratacağından, bu hizmetlerin aksamaması için aşı olmak isterim. Evet kafa karışıklığı var, ancak soğukkanlı olmayı öneriyorum. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nü rehber alıyorum. Bu kurumun belirlediği risk gruplarına tavsiye ediyorum. Kamuoyunda DSÖ’ye ve ilaç firmalarına yönelik eleştiriler var. Şu ana kadar gördüğümüz bilimsel verilerin içinde olumsuz bir şey yok. Kahve sohbeti yapar gibi karşı çıkılması kafaları karıştırıyor. Hastalıkla ilgili paniğe yol açacak açıklamalar yapılması da doğru görmüyorum. Bilimsel araştırmaların azlığı ifadesi, kobay olacağız gibi söylemler de yanlış.

PROF. DR. AHMET R. KÜÇÜKUSTA: Çok yeni, yan etkileri şüpheli
OTUZ seneden beri uygulanmakta olan grip aşılarının etkinliği bile ciddi şekilde tartışılırken, henüz çok yeni üretilen bir aşının ne derece etkili olacağını bilmek mümkün değil. Her sene olağan gripten 250 bin -500 bin insan ölürken, domuz gribinden bu güne kadar ölen insan sayısı sadece 4 bin 500. Aşının çok kısa sürede üretilmiş olması ve katkı maddeleriyle ilgili yan etki ihtimalleri de hesaba katılmalı. Grip aşısına veya domuz gribi aşısına karşı değilim. Ben gerekliliği, etkinliği kesin olarak bilinmeyen ve yan etkileri konusunda şüpheler olan aşılara karşıyım. Olağan grip aşısını da etkinliği konusundaki kesinliği hakkında emin olmamakla birlikte ağır kalp, şeker, böbrek, KOAH hastalarına, bazı kan hastalığı ve bağışıklık yetersizliği olanlara tavsiye ediyorum.

PROF. DR. MUSTAFA BAKIR: Tehlikeyi görmek lazım, yaptırılmalı
BİR hekim olarak kendim de domuz gribi aşısını vurulacağım, çocuklarıma da yaptıracağım. Domuz gribi mevsimsel gribe oranla 5-10 kat daha fazla ölüme yol açıyor. Eğer kronik hastalığı varsa kişide ölüm oranları daha da yükseliyor. Biz Dünya Sağlık Örgütü’nü örnek alıyoruz. DSÖ, daha önce dünya medyasında çıkan haberlerin yanlış olduğunu açıkladı. Karşı çıkanlar önce DSÖ’nün sitesine girip oradaki bilgileri okusun. Sadece antikor geliştiriyor demek yalan söylemektir. Bütün dünyada ülkeler aşıyı harıl harıl yaparken, bunları tartışmak yanlış. Bu aşıda kullanılan adjuvanlar, 50 yıldır çocuklara kullanılan aşılarla benzer maddeler içeriyor. Yakın tehlikeyi görmek lazım. Ben bu yüzden hastalarıma vurulmalarını tavsiye ediyorum.

‘Termal kameralar’ artık önemini yitirdi

TÜRK Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği üyeleri yaptıkları bir toplantıyla domuz gribinden korunma ve yapılması gerekenler konusunda bir rehber belirledi. Buna göre, bu süreçte öncelikle yapılması gerekenler şöyle: Termal kameralar önemini yitirdi. Artık havalimanlarından kaldırmalı.

  • Yurtdışından gelenlerin doldurması istenen formlar da tıpkı termal kameralar gibi gereksiz.
  • Öksürürken ve hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu kapatın. Kullandığınız mendilleri hemen çöpe atın.
  • Ellerinizi sabunlu suyla yıkayın. Su ve sabun bulamazsanız alkollü temizleyiciler kullanın. ‘El hijyeni’ uyulması en önemli kontrol önlemlerinden biridir.
  • Ellerinizi ağız ve buruna götürmeyin. Virüs bu yolla yayılabilir.
  • Çevrenizdeki hastalardan uzak durun.
  • Hastalanınca vakit geçirmeden doktora başvurun. Mümkünse okula ve işe gitmeyin
Nisan 19, 2009 Giray Erdogan Yorumlar kapalı
 

Düşünün ki, asansörünüz bozuldu ve 60-70 km/saat, yani saniyede 18 metre hızla düşüyor. Siz de son saniyede yukarı zıplıyorsunuz. Yukarı zıplamanız olsa olsa saniyede 4-5 metre hızla olabilir. Yani siz yine de yaklaşık saniyede 13-14 metre hızla yere düşmeye devam ediyorsunuz.
İster saniyede 18 metre, isterse 13 metre hızla yere düşün, sonuç fark etmez. Sizi yerden kazımak zorunda kalabilirler. Lütfen panik yapmayın, asansörü tutan tek bir kablo değildir, en azından 5 veya 6 kablo vardır. Bu kabloların her biri tek başına asansörün ağırlığım taşıyabilir.

elevator - asansör

elevator - asansör

Diyelim ki, bu kabloların hiçbiri görevini yapmadı, asansörü durduracak bir başka fren donanımı daha vardır. Hatta bazı asansör boşluklarında ilaveten yaylı veya yağlı, hayati tehlikeyi Önleyecek özel sistemler de bulunur.
Bu sistemlerin hiçbiri çalışmazsa yine de iyimser olmaya çalışın, hiç olmazsa hayatınızda bir kere, hiçbir katta durmadan doğrudan zemine inmiş oluyorsunuz!

 
 
 

Küresel Isınma için biz ne yapabiliriz?

 

Şubat 13, 2009 Giray Erdogan Yorumlar kapalı
 

Ulaşım

  • Gereksiz yere uçak kullanmayalım. 500km’den kısa mesafelerde tren kullanmak daha az enerji tüketir ve daha az kirlilik yaratır.
  • Mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarını kullanmaya özen gösterelim.
  • Yürüyerek gidebileceğiniz bir yere motorlu araçla gitmeyelim.

Devlet Olarak küresel ısınmaya karşı yapılabilecekler

  • Öncelikle Türkiye’nin gerçekçi bir sera gazı değerlerini belirlemek.
  • Hidrolik enerjiden en fazla yararlanmak.
  • Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmek.
  • Boş arazileri ağaçlandırmak.
  • Orman yangınlarını kontrol etmek.
  • Termik santrallerde, iyi yakma metotlarını geliştirmek ve kaliteli yakıt kullanmak.
  • Isınma amaçlı yakıtları kontrol etmek.
  • Halkı bilinçlendirmek.
  • Tarım politikasını gözden geçirmek.
  • Turizm planlamasını yeniden yapmak.

Yerel Yönetimlerin küresel ısınmaya karşı yapabilecekleri

  • İklim değişiminin etkilerini çocuklarımız ve onların çocukları daha çok yaşayacaklar. Bu nedenle, okullarda iklim değişimi konusunda eğitici programlar düzenlemek.
  • Enerji ve su tasarrufunu projelendirerek uygulamaya sokmak.
  • Yeni su kaynakları ve yenilenebilir enerji kaynakları bulmak.
  • Sera gazlarını azaltacak önlemleri ve denetimleri artırmak.
  • Altyapı ve yerleşim planlamalarında iklim değişimi etkilerini göz önüne almak.
  • Büyük şehirlere göçü cazip halden çıkartmak, geri göçü özendirmek.

Birey Olarak küresel ısınmaya karşı yapabileceklerimiz

  • Evde en çok kullanılan 5 ampülü en az enerji tüketen cinslerle değiştirmek. 2.5 milyon evde yapılan bu uygulama ile 1 yılda 800.000 aracın atmosfere verdiği sera gazına eşdeğer tasarruf yapmış oluyoruz. Aynı zamanda elektrik faturamız da düşük gelecektir.
  • Evlerdeki 2. televizyonları teke indirmeliyiz.
  • Klimaların filtrelerini 3 ayda bir değiştirmeliyiz. Kirlenen filtreler hava akışını yavaşlatacağından cihaz daha fazla enerji harcayacaktır.
  • İşyerinize veya evinize alacağınız yeni ekipmanların mutlaka enerji tasarrufu fazla olanlarını tercih edin.
  • Su kullanımındaki savurganlık, hem enerji tüketimini, hem de su tüketimini artırmaktadır. Örneğin, diş temizliğinde ve traş olurken musluklar mutlaka kapatılmalıdır.
  • Tuvaletlerin sifonları, sızıntılara karşı gözden geçirilmelidir.
  • Ekili hobi bahçenizi mutlaka küçültün. Sulama gerektirmeyen alanları büyütün. Az sulama gerektiren bitkiler dikin.
  • Aracınızı hortumla değil de kova su ile yıkayın.
  • Evinizde ve işyerinizde, kullanmadığınız zamanlarda lamba, TV, radyo, bilgisayar gibi elektronik cihazların fişlerini çekin/kapatın.
  • Yaz aylarında evinizin güneş alan penceresine beyaz perde takın ve gün boyu kapalı tutun.
  • Ağaç dikin. Her ağaç atmosferden önemli ölçüde sera gazı (CO2) emer.
  • Yakın mesafelere yürüyün. Uzun mesafeler için metro ve tramvayı tercih edin.
  • Tüketimi azaltın.
  • Aracınızı düşük hızda kullanın. “Para sizin olabilir ama dünya hepimizin.”
  • Bunları çevrenizdekilere anlatın.

kaynak.: kuresel-isinma.org

 

Neden insanlar dondurularak saklanamazlar?

Ağustos 17, 2008 Giray Erdogan 
 

Tedavisi günümüzde mümkün olmayan hastalan ölmeden önce dondurup, teknolojinin gelişip, tedavi imkanlarının bulunabileceği ileriki yıllara kadar saklamak, bilim insanlarının üzerinde çok çalıştıkları bir konudur ve bilim insanlarını bu araştırmalara iten sebep kurbağalardır.

Doğada bazı cins kurbağalar kış uykusu süresince donarlar; kalp atışları, nefes alışları ve kan dolaşımları tamamen durur. Hatta aort damarları kesildiğinde bile kanama olmaz. Buzlar çözüldükten sonra, önce kalp atmaya başlar ve kurbağa hayata geri döner.
Yapılan araştırmalarda kurbağaların aniden donmadıkları, 24 saat süresince kan ve hücrelerinin arasındaki su dondukça geriye donma noktası düşük bir tip antifriz çözelti bıraktıkları ve glikoz üretimlerini çok yükselttikleri tespit edilmiştir. Oysa insanda bu oranda şeker yükselmesine mani olacak birçok mekanizma vardır ve iyi çalışmamalarının sonucu ise şeker hastalığıdır. Bir memelinin hücresinin dondurularak saklanabilmesi için, hücrenin içinde oluşan buzun en az seviyede olması gerekir. Hücre içindeki suyun tamamen donması ölüme yol açar. Bunun için de dondurma işlemine hücre dışı sıvılardan başlanılmalı, sadece hücre aralarındaki ve kandaki su donmak, hücredeki zar ve proteinlerin yapıları bozulmamalıdır. Donmuş kan, besin ve oksijen taşıyamayacağından, metabolizmada ne gibi aksaklıklar görülebileceği hala bilinmemektedir. Ayrı bir sorun da suyun donduğu vakit genişlemesidir. Bu yüzden kan damarları parçalanabilir, doku yapısı bozulabilir, hücre zan yırtılabilir.
Aslında artık günümüzde insanın yumurta hücreleri, sperm ve beyaz kan hücreleri, deri ve korneası dondurularak saklanabilmektedir. Ancak bunların hücre sayıları çok azdır. Nakil için böbrekler ve karaciğer buz içinde saklanır ama bunun da süresi en fazla 2-3 gündür. Üstelik bu organlar soğuk ortamda saklanmakta ama dondurulmamaktadır.
Halen bir organ bile dondurulup saklanamadığına göre, bütün bir vücudu dondurarak saklama konusunda bilim insanları, pek iyimser değiller ama çalışmalar devam ediyor. Daha doğrusu insanı dondurup saklamak şüphesiz mümkün de, tekrar ısıtılıp canlandırmanın yolu henüz bilinmiyor.

 
 

Kutuplardaki hayvanlar nasıl yaşarlar?

Ağustos 17, 2008 Giray Erdogan Yorumlar kapalı
 
kutup ayısı

kutup ayısı

Bütün memelilerin vücutlarının ısı derecesi 35 – 38 derece aralığındadır. Uçabilenlerde bu birkaç derece daha yüksektir, insan ısıya karşı çok hassastır. Hava sıcaklığı 30 derece olunca denize girer de, 5 derecede üzerine palto giyer. Oysa hayvanların giysileri yoktur. Köpekler eksi 40 derecede kutuplarda kızak çeker, buzlu sularda balıklar çırılçıplak yüzerler.
Aslında ısıdan etkilenmek sadece insana mahsus değildir. Güneşin bulut arkasına girmesi ile havadaki iki derecelik ısı düşüşü uçan sineği zor yürür hale getirebilir. Öğlen güneşinde zıp zıp zıplayan çekirge, sabah serinliğinde hareketleri ağırlaştığmdan çok rahat yakalanabilir.
Kendi vücut ısısından çok daha düşük ısı koşullarında yaşayabilmek için canlıların iki silahı vardır. Biri vücut ısılarını ayarlamaları, diğeri de kürk denilen vücut örtüleridir. Kutup bölgesinde yaşayan bir canlı, tropik bölgede yaşayana nazaran on kat daha fazla ısı meydana getirmek veya vücut örtüsü on kat daha fazla koruyucu olmak zorundadır.
Çok soğuk iklimlerde yaşayan hayvanların yaşam nedenleri araştırılırken hep kürkleri üzerinde durulmuştur. Halbuki burada yaşayan hayvanların kürkleri ile ılıman bölgelerde yaşayan hemcinslerinin kürkleri arasında çok ciddi bir fark yoktur. Üstelik domuzlar hiç kürkleri olmamasına rağmen deri altı yağ tabakaları sayesinde vücut ısılarından 20 derece daha düşük ısı ortamlarından hiç etkilenmezler.
Zaten dünyamızda üzeri tamamen kürkle kaplı hiçbir hayvan yoktur. Çoğunun ayak ve burun gibi kısımları görevlerini yapabilmek için açıkta bırakılmıştır. Ancak buralarda vücuda sıcak kan ileten atar damarlar kılcal damarlar vasıtası ile deriye daha yakın olan toplar damarları ısıtırlar. Bu sayede buzun üstünde yürüyen bu tür hayvanların ayaklan üşümez. Ama bu da, hayvanın tüm vücudunun üşümeden bu soğuk ortamda nasıl yaşayabildiğini açıklayamaz.
Kutuplarda, buzlu sularda yaşayan balıkların, sıfır ve sıfır altı derecedeki ortamda donmamalarının sırrının, bu balıkların derilerindeki buz kristallerinin donma derecesini düşüren bir protein olduğu tespit edilmiş, hatta genetik mühendisleri laboratuar ortamında bu proteini üreten geni yaratmayı başarmışlardır.
Bilim insanları bu örnekten yararlanarak, meyve ağaçlarını dondan, uçak kanatlarını ve yolları buzdan kurtarabileceklerini düşündüler ama henüz geniş çaplı üretimi zor görülmektedir. Ne yazık ki, sıcak kanlı hayvanların kendilerini çok soğuk ortama nasıl adapte ettiklerinin sırrı hala tam çözülmüş değil.

 
 

İglo nasıl yapılır?

By: Giray Erdogan 
 
  • Gereken araçlar: Testere.
  1. Sert bir zemin bulun: İglo yapmak için sert bir kar tabakası gereklidir-kar küpleri yapacak kadar katı. Karın en üst katmanı yumuşak olsa bile onun altında genellikle sert kar bulunur. Güzelce bir daire çizin, evinizin temeli olacak şekilde. İglo’nun yerleştirileceği zemin maksimum 1 metre derinliğinde olmalı. Daha derin olmamalı çünkü sonra başınız derde girer :) . Yaptığımız iglo 2-3 kişilik.

  2. Kar bloklarını hazırlayın: Kar blokları testereyle hazırlanır. Kar, taşırken kırılmayacak, dökülmeyecek kadar sert olmalıdır. Geniş olan bloklar zenin, küçükçe olanlarsa üst taraflarda kullanılır. 15-30cm’lik incelik yeterlidir. Bloklar rüzgarda bekletilerek eksta güçlü hale getirilebilir.

    Time to say goodnight (Geir in the sleeping bag). Note how the ceiling is smoothed. Even after an hours worth of cooking, there is no dripping. Actually, during the night the water that has melted will freeze again between the blocks, making the igloo stronger than ever. Next morning you might be able to stand on top of the igloo!

  3. Asıl inşaat: Her bir bloğun köşeleri, bitişiğindeki bloklara uyacak şekle getirilmeli. Ust üste koyduğunuz bloklarda belirli bir eğim olmalı ki yaptığınız şey bir kuleden farklı olsun. Bloklara eğim verirken kayak takımlarınızı destek olark kullanabilirsiniz.

    Tam daire bir temel oluşturuldu. İdeal olarak bloklar spiral şekilde yukarıya doğru uzamalı. Bu inşaatı kolaylaştırır. Girişi inşa etmeyi unutmayın. Küçük bir giriş yeterli olacaktır. Daha sonra girişi ve yapının tabanını daha da derine indirebilirsiniz. Böylelikle 10-30cm daha fazla yer kazanmış olursunuz.

    Evimiz şekillenmeye başlıyor. İnşaat sırasında oluşan karı açık tavandan dışarı atmayı unutmayın. Tavan kapanınca bu iş zorlaşacak.

    Herşey düzgünce yapıldıysa eviniz çökmez. çünkü tüm parçalar birbirini destekler. Fakat bazı kritik durumlarda ortadan yapıyı tamamlayıncaya kadar destekleyecek bir çubuğa gerek duyulabilir. Son birkaç blok girişten iglonun içine sokulur ve oradan tavana yerleştirilir. Bu işlem iki kişi gerektirebilir.

  4. İgloyu tamamlama: İglo kapandı. Mükemmel bir ev değil, fakat yeterince iyi. Şimdi tüm boşlukları karla doldurma zamanı. Ardından ilomuzun iç yüzeyi düzleştirilmeli. Bu elle yapılır. Eğer iç yüzey yeterince düzgünse su damlaması gibi bir sorununuz olmayacak. İç tasarım bittiğinde ve tüm gereksiz karları dışarı attığınızda girişi bitirme zamanı gelmiştir. L şekilli bir giriş iyi bir çözümdür ve kar girişini engeller. İlk önce bir metre derinliğinde bir L kazın. Sonra da onu bir kare blokla kapatın. Yada girişi resimdeki gibi basit tutabilirsiniz.

    İşte bitti. İçerdeyiz. Girişin çömelik duracak kadar yüksek oluşuna dikkat edin. Soğuk hava bu girişten içeri akacak ki iglomuz eriyip gitmesin. Not: Eğer içerde ocak gibi ısı yayıcı araçlar kullanacaksanız havalandırmanın iyi olmasına dikkat edin. Bunun için tavanda küçük bir delik yeterli olacaktır. Herzaman girişi açık bulundurun. Zemini örtmeyi ihmal etmeyin. Mumlar ışık kaynağı olarak kullanılabilir. Kara yeterince uzak tutun ki iglo erimesin.

    İyi geceler deme vakti… Tavanın nasıl düzgünleştiğine bakın. Saatlerce içerde yemek pişire sonrası bile erime yok. Aslında gece boyunca, eriyen kar tekrar donacak ve igloyu daha da sağlamlaştıracak. Ertesi sabah iglo, üzerinde yürünebilecek hale gelecektir ;) .

     

     

     

Neden vücut ısımız 37 derecedir?

Şubat 29, 2008 Giray Erdogan Yorumlar kapalı
 

Vücudumuzdaki hemen her olaydan sorumlu olan enzimler, protein yapıdadırlar ve belli bir sıcaklık derecesinde optimum (en yüksek) verimlilikte iş görürler. Sadece insanda değil, çoğu canlı organizmada, enzimlerin en yüksek verimlilikte çalıştığı sıcaklık derecesi 37ºC’dir. Bunun nedeni, evrimsel süreç içerisinde enzimlerin bu sıcaklığa adapte olmuş olmasıdır.
Bazı organizmalar ise, daha farklı çevre sıcaklıklarında yaşamaya adapte olmuşlardır (Örneğin termofil -yüksek sıcaklık seven- canlılar). Bu canlıların enzimleri laboratuar koşullarında izole edilip çalışıldığında, enzimlerinin aslında yaşadıkları sıcaklıkların daha altındaki seviyelerde daha verimli çalıştığı görülmüştür.

Giray Erdogan
 

                                                                    Add to FacebookAdd to DiggAdd to Del.icio.usAdd to StumbleuponAdd to RedditAdd to BlinklistAdd to TwitterAdd to TechnoratiAdd to FurlAdd to Newsvine                          

Önceki                                                                                                                     Sonraki

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol